English    Türkçe    فارسی   

5
1906-1915

  • تو جهان را قدر دیده دیده‌ای  ** کو جهان سبلت چرا مالیده‌ای 
  • Sen alemi gözünün alabildiği kadar görebilirsin. Halbuki alem nerede, sen neredesin? Neye bıyığını buruyorsun ya?
  • عارفان را سرمه‌ای هست آن بجوی  ** تا که دریا گردد این چشم چو جوی 
  • Ariflerin bir sürmesi vardır, onu ara da dereye benzeyen su gözün deniz kesilsin.
  • ذره‌ای از عقل و هوش ار با منست  ** این چه سودا و پریشان گفتنست 
  • Zerrece aklım fikrim varsa bu ne sevdadır, bu ne dağınık söz?
  • چونک مغز من ز عقل و هش تهیست  ** پس گناه من درین تخلیط چیست 
  • Aklım, fikrim başımda yoksa benim bunda ne günahım var?
  • نه گناه اوراست که عقلم ببرد  ** عقل جمله‌ی عاقلان پیشش بمرد  1910
  • Benim günahım yok ama aklimi alan sevgilinin de günahı yok. Bütün akılların aklı onun huzurunda ölüp gitmede.
  • یا مجیر العقل فتان الحجی  ** ما سواک للعقول مرتجی 
  • Ey akıllara fitne salan, onları hayran eden, akılların senden başka sığınacağı yer yok.
  • ما اشتهیت العقل مذ جننتنی  ** ما حسدت الحسن مذ زینتنی 
  • Beni çıldırttığın demden beri aklı hiç arzulamadım. Beni süsleyip bezediğin zamandan beri güzelliğe hiç haset etmedim.
  • هل جنونی فی هواک مستطاب  ** قل بلی والله یجزیک الثواب 
  • Senin sevdana düşüp çıldırmam hoş ve iyi değil mi? Tanrı sana hayırlar versin, evet iyi de!
  • گر بتازی گوید او ور پارسی  ** گوش و هوشی کو که در فهمش رسی 
  • O ister Arapça söylesin ister Farsça. Nerede bir kulak nerede bir akıl ki o sözleri anlasın.
  • باده‌ی او درخور هر هوش نیست  ** حلقه‌ی او سخره‌ی هر گوش نیست  1915
  • Onun şarabı, her aklın harcı değil. Onun küpesi her kulağın oyuncağı değil.