English    Türkçe    فارسی   

5
2740-2749

  • من بدان افراشتم چرخ سنی  ** تا علو عشق را فهمی کنی  2740
  • Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim.
  • منفعتهای دیگر آید ز چرخ  ** آن چو بیضه تابع آید این چو فرخ 
  • Gökten daha başka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
  • خاک را من خوار کردم یک سری  ** تا ز خواری عاشقان بویی بری 
  • Âşıkların horluğundan bir koku alasın diye toprağı tamamiyle hor ettim, ayaklar altına serdim.
  • خاک را دادیم سبزی و نوی  ** تا ز تبدیل فقیر آگه شوی 
  • Aşkla bir yoksul nasıl değişir, anlaman için toprağa yeşillik ve tazelik verdim.
  • با تو گویند این جبال راسیات  ** وصف حال عاشقان اندر ثبات 
  • Şu yerinden kımıldamıyan dağlar da sana âşıkların sebatını söyler.
  • گرچه آن معنیست و این نقش ای پسر  ** تا به فهم تو کند نزدیک‌تر  2745
  • Gerçi oğul, o mânadır, bunlar suret. Fakat anlayışa yaklaştırmak için lâzım bu.
  • غصه را با خار تشبیهی کنند  ** آن نباشد لیک تنبیهی کنند 
  • Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi değildir, bu benzetiş, ancak uyandırmak, anlatmak içindir.
  • آن دل قاسی که سنگش خواندند  ** نامناسب بد مثالی راندند 
  • Katı gönüle taş derler. Gönlün taşla münasebeti yoktur, fakat bir örnektir verirler işte.
  • در تصور در نیاید عین آن  ** عیب بر تصویر نه نفیش مدان 
  • Düşünce de onun tıpkısı olmaz. Fakat öyle değildir deme de ayıbı benzetişe, anlatışa ver.
  • رفتن این شیخ در خانه‌ی امیری بهر کدیه روزی چهار بار به زنبیل به اشارت غیب و عتاب کردن امیر او را بدان وقاحت و عذر گفتن او امیر را 
  • Şeyhin bir gün içinde dört kere zembille dilenmek üzere Tanrı buyruğiyle bir beyin evine gitmesi, beyin onu azarlayıp kötü söylemesi, Şeyhin de özür dilemesi
  • شیخ روزی چار کرت چون فقیر  ** بهر کدیه رفت در قصر امیر 
  • Şeyh bir günde yoksul gibi dört kere bir beyin köşküne gitti.