English    Türkçe    فارسی   

5
3824-3833

  • اسپ کشت و راه او رفته نشد  ** جز که خام و زشت و آشفته نشد 
  • At öldü, yolu aşılmadı. Ancak ham, kötü, perişan bir halde kala kaldı.
  • گر بهر خون ریزیی گشتی شهید  ** کافری کشته بدی هم بوسعید  3825
  • Her kan döken şehit olsaydı öldürülen kâfir de kutlu bir şehit sayılırdı.
  • ای بسا نفس شهید معتمد  ** مرده در دنیا چو زنده می‌رود 
  • Nice şehit olmuş güvenilir kişiler de vardır ki dünyada ölürler, şehit olmuşlardır, fakat diri gibi yürür gezerler.
  • روح ره‌زن مرد و تن که تیغ اوست  ** هست باقی در کف آن غزوجوست 
  • Yol kesen ruh olmuştur, onun kılıcı olan beden bakidir ve o savaş arayan erin elindedir.
  • تیغ آن تیغست مرد آن مرد نیست  ** لیک این صورت ترا حیران کنیست 
  • Kılıcı, o kılıçtır, fakat, o adam değil. Fakat bu görünüş, seni şaşırtır.
  • نفس چون مبدل شود این تیغ تن  ** باشد اندر دست صنع ذوالمنن 
  • Nefis, değişti mi bu beden kılıcı, ihsan ve lütuflar sahibi Tanrı'nın elindedir.
  • آن یکی مردیست قوتش جمله درد  ** این دگر مردی میان‌تی هم‌چو گرد  3830
  • O öyle bir erdir ki gıdasız, tamamiyle dert. öbür erlik ise toz gibi ortası delik bir şeydir!
  • صفت کردن مرد غماز و نمودن صورت کنیزک مصور در کاغذ و عاشق شدن خلیفه‌ی مصر بر آن صورت و فرستادن خلیفه امیری را با سپاه گران بدر موصل و قتل و ویرانی بسیار کردن بهر این غرض 
  • Bîr adamın, Mısır halifesine kâğıda yapılmış bir cariye resmîni göstermesi, halifenin o resme âşık olarak Musul emîrinin cariyesi olan o kızı alıp getirmek üzere bir beyi Musul'a göndermesi, savaşta bu yüzden birçok adamın ölmesi, birçok yerin yıkılıp gitmesi
  • مر خلیفه‌ی مصر را غماز گفت  ** که شه موصل به حوری گشت جفت 
  • Bir kovucu, Mısır halifesine, Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki:
  • یک کنیزک دارد او اندر کنار  ** که به عالم نیست مانندش نگار 
  • Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok.
  • در بیان ناید که حسنش بی‌حدست  ** نقش او اینست که اندر کاغذست 
  • Güzelliğinin haddi yok, söze sığmaz, anlatılmaz ki. işte resmi, şu kâğıtta, bir bak!