English    Türkçe    فارسی   

5
3911-3920

  • خوف او را خود خیالش می‌دهد  ** آن خیالش سوی ظلمت می‌کشد 
  • Korku, ona bir hayal verir. İşte o hayal, onu karanlığa çeker.
  • آن خیال نور می‌ترساندش  ** بر شب ظلمات می‌چفساندش 
  • Nur hayali, onu korkutur da karanlık gecelere sarılmasına sebep olur.
  • از خیال دشمن و تصویر اوست  ** که تو بر چفسیده‌ای بر یار و دوست 
  • Sen, düşmanın hayali ve tasavvuru yüzünden sevgiliye ve dosta sarılmışsındır.
  • موسیا کشفت لمع بر که فراشت  ** آن مخیل تاب تحقیقت نداشت 
  • Ey Musa sana keşfedilen tecelli nurları, dağa vurdu. Fakat o hayaller kuran dağ, senin hakikatinin ziyasına tahammül edemedi.
  • هین مشو غره بدانک قابلی  ** مر خیالش را و زین ره واصلی  3915
  • Kendine gel de hayaline kabiliyetim var diye gururlanma, bu yoldan hakikate ulaşacağını umma.
  • از خیال حرب نهراسید کس  ** لا شجاعه قبل حرب این دان و بس 
  • Savaş hayalinden kimse korkmaz. Savaştan önce yiğitlik yoktur; bunu bil, kâfi.
  • بر خیال حرب خیز اندر فکر  ** می‌کند چون رستمان صد کر و فر 
  • Puşt da, savaş hayaline kapılır, aklından Rüstemler gibi yiğitlikler geçirir.
  • نقش رستم که آن به حمامی بود  ** قرن حمله فکر هر خامی بود 
  • Hamam duvarına yapılan Rüstem resmine her ham kişi saldırabilir.
  • این خیال سمع چون مبصر شود  ** حیز چه بود رستمی مضطر شود 
  • Fakat duymadan meydana gelen bu hayal, göz önüne geldi mi puşt kim oluyor? Rüstem bile âciz kalır.
  • جهد کن کز گوش در چشمت رود  ** آنچ که آن باطل بدست آن حق شود  3920
  • Çalış da o duyduğun şeyi gör. Bâtıl olan hak olsun.