English    Türkçe    فارسی   

5
407-416

  • در زمانه صاحب دامی بود  ** هم‌چو ما احمق که صید خود کند 
  • Hiç alemde bizim gibi kendi kendini avlayan bir ahmak daha var mı?
  • چون شکار خوک آمد صید عام  ** رنج بی‌حد لقمه خوردن زو حرام 
  • Aşağılık kişilerin tuzağına domuz tutulur. Sonsuz zahmet, sonra da onu yemek haram.
  • آنک ارزد صید را عشقست و بس  ** لیک او کی گنجد اندر دام کس 
  • Avlamaya değen şey ancak aşktır. Fakat oda öyle herkesin tuzağına düşer mi ya?
  • تو مگر آیی و صید او شوی  ** دام بگذاری به دام او روی  410
  • Meğer ki sen gelesin de ona av olasın... Meğer ki sen, tuzağı bırakasın da onun tuzağına gidip düşesin.
  • عشق می‌گوید به گوشم پست پست  ** صید بودن خوش‌تر از صیادیست 
  • Aşk der ki: Ben yavaş yavaş çalışmasaydım; bana avlanmak av tutmadan yeğdir.
  • گول من کن خویش را و غره شو  ** آفتابی را رها کن ذره شو 
  • Benim hayranım ol da övün. Güneşi bırak da zerre ol!
  • بر درم ساکن شو و بی‌خانه باش  ** دعوی شمعی مکن پروانه باش 
  • Kapım da otur. Evsiz barksız kal. Mumluk davasına kalkışma, pervane ol.
  • تا ببینی چاشنی زندگی  ** سلطنت بینی نهان در بندگی 
  • Bu suretle dirilik sultanlığını bulur, kullukta gizli olan padişahlığı görürsün.
  • نعل بینی بازگونه در جهان  ** تخته‌بندان را لقب گشته شهان  415
  • Alemde tersine çakılmış nallar görür, esirlere padişah adı verildiğini duyarsın.
  • بس طناب اندر گلو و تاج دار  ** بر وی انبوهی که اینک تاجدار 
  • Boğazına ipler takılmış, kendisi dar ağacının tacı olmuştur da kalabalık bir halk güruhu, ona işte padişah derler.