English    Türkçe    فارسی   

5
585-594

  • حبذا آن شرط و شادا آن جزا  ** آن جزای دل‌نواز جان‌فزا  585
  • Ne hoştur o şart ve ne sevinçli şeydir o mükafat. O gönüller açan, canlara canlar katan mükafat!
  • در بیان آنک ثواب عمل عاشق از حق هم حق است 
  • Aşıkın Allah’dan kazandığı sevap da Allah’dır
  • عاشقان را شادمانی و غم اوست  ** دست‌مزد و اجرت خدمت هم اوست 
  • Aşıkların neşesi de odur, gamı da, hizmetlerine karşılık aldıkları ücret de.
  • غیر معشوق ار تماشایی بود  ** عشق نبود هرزه سودایی بود 
  • Aşık, sevgiliden başkasını seyre dalarsa bu, aşk değildir, aslı yok bir sevdadır.
  • عشق آن شعله‌ست کو چون بر فروخت  ** هرچه جز معشوق باقی جمله سوخت 
  • Aşk, o yalımdır ki parladı mı sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar.
  • تیغ لا در قتل غیر حق براند  ** در نگر زان پس که بعد لا چه ماند 
  • La kılıcı, Allah’dan başka ne varsa hepsini keser silip süpürür. Bir bak hele, La’dan sonra ne kalır?
  • ماند الا الله باقی جمله رفت  ** شاد باش ای عشق شرکت‌سوز زفت  590
  • İllallah kalır, hepsi gider. Neşelen, sevin ey ikiliği yakıp yandıran şiddetli aşk!
  • خود همو بود آخرین و اولین  ** شرک جز از دیده‌ی احول مبین 
  • Zaten evvelkiler de oydu, sonrakiler de. İkilik ancak şaşı gözün bir görüşüdür, bunu böyle gör.
  • ای عجب حسنی بود جز عکس آن  ** نیست تن را جنبشی از غیر جان 
  • Ne şaşılacak şey! Hiç onun aksinden başka bir güzel olur mu? Beden, ancak canla hareket edebilir.
  • آن تنی را که بود در جان خلل  ** خوش نگردد گر بگیری در عسل 
  • Canı olmayan bedeni istersen yağla, balla beslemeye kalk, yine beyhudedir.
  • این کسی داند که روزی زنده بود  ** از کف این جان جان جامی ربود 
  • Bunu, bir günceğiz olsun dirilip bu canlar canının elindeki kadehi alan, o şarabı içen bilir.