English    Türkçe    فارسی   

6
1924-1933

  • پیش چشمش آمد آن مکتوب زود  ** با علاماتی که هاتف گفته بود 
  • O yazılı kâğıt, çabucak gözüne ilişti, Hâtif’in söylediği âlametlerin hepside o kâğıtta vardı.
  • در بغل زد گفت خواجه خیر باد  ** این زمان وا می‌رسم ای اوستاد  1925
  • Kâğıdı koltuğuna koyup hayırlı pazarlar olsun usta, ben gidiyorum artık, dedi.
  • رفت کنج خلوتی و آن را بخواند  ** وز تحیر واله و حیران بماند 
  • Tenha bir bucağa çekildi, kâğıdı okudu. Âdeta şaşırdı kaldı.
  • که بدین سان گنج‌نامه‌ی بی‌بها  ** چون فتاده ماند اندر مشقها 
  • Bir definenin yerini göstermekte olan böyle bir değer biçilmez kâğıt, meşk kâğıtlarının arasına nasıl girmişti?
  • باز اندر خاطرش این فکر جست  ** کز پی هر چیز یزدان حافظست 
  • Sonra aklına şu geldi: Her şeyi koruyan, Allahdır.
  • کی گذارد حافظ اندر اکتناف  ** که کسی چیزی رباید از گزاف 
  • Koruyucu Allah, nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder?
  • گر بیابان پر شود زر و نقود  ** بی رضای حق جوی نتوان ربود  1930
  • Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Allahnın izni olmadıkça bir arpa bile alamaz.
  • ور بخوانی صد صحف بی سکته‌ای  ** بی قدر یادت نماند نکته‌ای 
  • Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan Allah taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.
  • ور کنی خدمت نخوانی یک کتاب  ** علمهای نادره یابی ز جیب 
  • Fakat Allah’ya kulluk edersen bir kitap bile okumadan yeninden, yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.
  • شد ز جیب آن کف موسی ضو فشان  ** کان فزون آمد ز ماه آسمان 
  • Musa’nın avucu, koynundan ziyalandı, nurlar saçtı; nuru, gökyüzündeki aydan da üstündü.