English    Türkçe    فارسی   

6
2143-2152

  • ناز آن ابله کشیم و صد چو او  ** نه ز عشق رنگ و نه سودای بو 
  • O ahmağın nazını da çekeriz, onun gibi yüzlercesinin nazını da. Bu, renk aşkından, koku sevdasından değildir.
  • این قدر خود درس شاگردان ماست  ** کر و فر ملحمه‌ی ما تا کجاست 
  • Bu kaza ve kader, bizim dersimizin talebeleridir. Artık savaşımızın debdebesi nereye varır, bir düşün.
  • تا کجا آنجا که جا را راه نیست  ** جز سنابرق مه الله نیست  2145
  • Nereye mi varır? Yere bile yol olmayan bir yere. Işığı, gözleri alan Tanrı ayına ancak!
  • از همه اوهام و تصویرات دور  ** نور نور نور نور نور نور 
  • O nur, bütün vehimlerden ve tasavvurlardan uzak olan nurun nurunun nurunun nurunun nurudur!
  • بهر تو ار پست کردم گفت و گو  ** تا بسازی با رفیق زشت‌خو 
  • Dedikoduyu senin için aşağılattım. İbret al da kötü huylu arkadaşla arkadaş ol, uzlaş.
  • تا کشی خندان و خوش بار حرج  ** از پی الصبر مفتاح الفرج 
  • “Sabır, sıkıntının anahtarıdır” sırrına ermek için gülerek hoşlanarak onun derdini çek.
  • چون بسازی با خسی این خسان  ** گردی اندر نور سنتها رسان 
  • Bu aşağılık kişilerin aşağılığını çekersen sünnetlerin nuruna ulaşırsın.
  • که انبیا رنج خسان بس دیده‌اند  ** از چنین ماران بسی پیچیده‌اند  2150
  • Peygamberler aşağılık adamların zahmetlerini çok çektiler. Bu çeşit yılanlardan nice ıstıraplara uğradılar.
  • چون مراد و حکم یزدان غفور  ** بود در قدمت تجلی و ظهور 
  • Yargılayan Tanrı’ nın muradı, hükmü, ta ezelden tecelli ve zuhur etmekti.
  • بی ز ضدی ضد را نتوان نمود  ** وان شه بی‌مثل را ضدی نبود 
  • Zıddı olmadıkça bir şey görünemez. O misli olmayan padişahın zıddı yoktur.
  • حکمت در انی جاعل فی الارض خلیفة 
  • “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” âyetindeki hikmet