English    Türkçe    فارسی   

6
4096-4105

  • نه به نورش نامه توانی خواندن  ** نه به منزل اسپ دانی راندن 
  • Onun ışığıyla ne bir kitap okuyabilirsin, ne bir konağa at sürebilirsin.
  • لیک جرم آنک باشی رهن برق  ** از تو رو اندر کشد انوار شرق 
  • Yalnız şimşek ışığına kapıldığının suçu olarak doğu nurları senden yüz çevirir.
  • می‌کشاند مکر برقت بی‌دلیل  ** در مفازه‌ی مظلمی شب میل میل 
  • Kılavuz olmadıkça şimşek ışığı, seni geceleyin mil, mil karanlık bir çukura çeker.
  • بر که افتی گاه و در جوی اوفتی  ** گه بدین سو گه بدان سوی اوفتی 
  • Gah, dağa düşersin, gah dereye. Gah bu yana düşersin, gah o yana.
  • خود نبینی تو دلیل ای جاه‌جو  ** ور ببینی رو بگردانی ازو  4100
  • Ey mevki arayan, zaten sen kılavuzu görmezsin. Hatta görsen bile ondan yüz çevirirsin.
  • که سفر کردم درین ره شصت میل  ** مر مرا گمراه گوید این دلیل 
  • Ben bu yolda altmış mil yol yürüdüğüm halde bu kılavuz, hala bana sapık diyor.
  • گر نهم من گوش سوی این شگفت  ** ز امر او راهم ز سر باید گرفت 
  • Bu şaşılacak adamın sözüne kulak asarsam yola yeni baştan başlamam lazım.
  • من درین ره عمر خود کردم گرو  ** هرچه بادا باد ای خواجه برو 
  • Halbuki ben bu yolda ömrümü harcettim. Ne olursa olsun artık, git oradan dersin.
  • راه کردی لیک در ظن چو برق  ** عشر آن ره کن پی وحی چو شرق 
  • Evet, yol yürüdüm ama şimşeğe benzeyen zannınca. O aştığın yolun onda birini doğuya benzeyen vahyin izine uy da yürü.
  • ظن لایغنی من الحق خوانده‌ای  ** وز چنان برقی ز شرقی مانده‌ای  4105
  • “Zan, doğruyu bilmez” ayetini okuduğun halde öyle bir şimşeğe uydun da doğudan kaldın ha.