English    Türkçe    فارسی   

6
4308-4317

  • هم‌چنین هر زر قلبی مانعست  ** از شناس زر خوش هرجا که هست 
  • Her kalp altın da tıpkı bunun gibi nerede iyi ve güzel altın varsa onu araştırmaya mani kesilir.
  • پا و پرت را به تزویری برید  ** که مراد تو منم گیر ای مرید 
  • Ey mürit, senin muradın benim, beni al diye hileyle kolunu kanadını keser.
  • گفت دردت چینم او خود درد بود  ** مات بود ار چه به ظاهر برد بود  4310
  • Senin derdini ben çekerim der ama o dert değildir, tortudur. Görünüşte sana tabidir ama hakikatte seni alt eder.
  • رو ز درمان دروغین می‌گریز  ** تا شود دردت مصیب و مشک‌بیز 
  • Yürü yalancı dermandan kaç da derdin, sana derman olsun, iyileşsin, miskler saçsın.
  • گفت نه دزدی تو و نه فاسقی  ** مرد نیکی لیک گول و احمقی 
  • Bekçi, evet; sen ne hırsızsın ne kötü bir adam. İyi adamsın ama aptalsın, ahmaksın.
  • بر خیال و خواب چندین ره کنی  ** نیست عقلت را تسوی روشنی 
  • Bir rüyaya inanmış, bir hayale kapılmış, bu kadar yol aşıp buralara gelmişsin. Aklın yok galiba.
  • بارها من خواب دیدم مستمر  ** که به بغدادست گنجی مستتر 
  • Ben yıllardır biteviye Bağdat’ta bir define var,
  • در فلان سوی و فلان کویی دفین  ** بود آن خود نام کوی این حزین  4315
  • Filan yerde, filan mahallede gömülüdür diye görürüm, der demez adam kendine geldi. Çünkü bekçi, kendisinin mahallesini söylüyordu.
  • هست در خانه‌ی فلانی رو بجو  ** نام خانه و نام او گفت آن عدو 
  • Bekçi sözüne devam etti: Yürü derler, filanın evinde o define. Adam büsbütün ayıldı. Çünkü o düşman, kendisinin evini ve adını söylemekteydi.
  • دیده‌ام خود بارها این خواب من  ** که به بغدادست گنجی در وطن 
  • Bekçi söylüyordu: Ben defalarca bu rüyayı gördüm. Bağdat’ta böyle bir define var dediler de,