English    Türkçe    فارسی   

6
4538-4547

  • زین سبب پیغامبر با اجتهاد  ** نام خود وان علی مولا نهاد 
  • Bu yüzden ictihat sahibi Peygamber kendine de mevlâ adını taktı, Ali'ye de.
  • گفت هر کو را منم مولا و دوست  ** ابن عم من علی مولای اوست 
  • Dedi ki: Ben kimin mevlâsı ve dostuysam amcamın oğlu Ali, onun mevlâsıdır.
  • کیست مولا آنک آزادت کند  ** بند رقیت ز پایت بر کند  4540
  • Mevlâ kimdir? Seni azadeden, ayağındaki kulluk pırangasını çözüp atan!
  • چون به آزادی نبوت هادیست  ** مومنان را ز انبیا آزادیست 
  • Hürlük yolunu gösteren peygamberliktir. Müminler, peygamberlerden azatlık bulurlar.
  • ای گروه مومنان شادی کنید  ** هم‌چو سرو و سوسن آزادی کنید 
  • Ey inananlar, sevinin. Selvi gibi, süsen gibi hür olun.
  • لیک می‌گویید هر دم شکر آب  ** بی‌زبان چون گلستان خوش‌خضاب 
  • Fakat her an, yeşermiş, güzelleşmiş, bezenmiş gül bahçesi gibi dilsiz dudaksız olarak suya şükredin!
  • بی‌زبان گویند سرو و سبزه‌زار  ** شکر آب و شکر عدل نوبهار 
  • Selvilerle yeşillik, daima dilsiz, dudaksız olarak suya ve ilkbaharın adaletine şükredip durmadadır.
  • حله‌ها پوشیده و دامن‌کشان  ** مست و رقاص و خوش و عنبرفشان  4545
  • Güzelim elbiseler giymiştir, eteğini sürüyerek sarhoş bir balde oynamada, güzel bir halde etrafa amber saçmadadır.
  • جزو جزو آبستن از شاه بهار  ** جسمشان چون درج پر در ثمار 
  • Bedenleri, meyva incileriyle dolu bir hokkaya dönmüş, her cüzüleri, bahar padişahından gebe kalmıştır.
  • مریمان بی شوی آبست از مسیح  ** خامشان بی لاف و گفتاری فصیح 
  • Meryemler, kocasız olarak Mesih'e gebe kalmışlardır sanki. Susmaktadırlar, fakat sözsüz olarak fasih bir surette konuşuyorlar: