English    Türkçe    فارسی   

6
484-493

  • گفت عقل هر که را نبود رسوخ  ** پیش عاقل او چو سنگست و کلوخ 
  • Adam dedi ki: Aklı tam olmayan, akıllı kişinin yanında taşa kerpice benzer.
  • چون حمارست آنک نانش امنیتست  ** صحبت او عین رهبانیتست  485
  • Ekmek isteğine düşen, eşekten farksızdır. Onunla konuşup görüşmek rahipliğin ta kendisidir.
  • زانک غیر حق همه گردد رفات  ** کل آت بعد حین فهو آت 
  • Çünkü Haktan başka ne varsa hepsi mahvolur gider. Her gelecek, bir müddet sonra gelir, olacak olur.
  • حکم او هم حکم قبله‌ی او بود  ** مرده‌اش خوان چونک مرده‌جو بود 
  • Adam olmayan kişinin hükmü de, kıblesine benzer. O ölüyü arayıp durur, var onu da ölü say sen.
  • هر که با این قوم باشد راهبست  ** که کلوخ و سنگ او را صاحبست 
  • Böyle adamlarla düşüp kalkan da rahiptir. Çünkü düşüp kalktığı adamlar, taştan, kerpiçten başka bir şey değildir.
  • خود کلوخ و سنگ کس را ره نزد  ** زین کلوخان صد هزار آفت رسد 
  • Hattâ onlar taştan, kerpiçten de beterdir. Çünkü taş ve kerpiç, kimsenin yolunu vurmaz. Halbuki bu kerpiçlerden insana yüz binlerce zarar gelir.
  • گفت مرغش پس جهاد آنگه بود  ** کین چنین ره‌زن میان ره بود  490
  • Kuş, iyi ama dedi, asıl savaş, yolda böyle yol vuranlar olunca savaştır.
  • از برای حفظ و یاری و نبرد  ** بر ره ناآمن آید شیرمرد 
  • Aslan gibi olan er, halkı korumak, onlara yardım etmek ve düşmanla savaşmak için emin olmayan yola gelir.
  • عرق مردی آنگهی پیدا شود  ** که مسافر همره اعدا شود 
  • Erlik, yolcu düşmanla çatıştığı zaman meydana çıkar.
  • چون نبی سیف بودست آن رسول  ** امت او صفدرانند و فحول 
  • Peygamber, kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.