English    Türkçe    فارسی   

1
1266-1275

  • Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
  • رنگ رویم را نمی‌‌بینی چو زر ** ز اندرون خود می‌‌دهد رنگم خبر
  • Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
  • حق چو سیما را معرف خوانده است ** چشم عارف سوی سیما مانده است‌‌
  • Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
  • رنگ و بو غماز آمد چون جرس ** از فرس آگه کند بانگ فرس‌‌
  • Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.
  • بانگ هر چیزی رساند زو خبر ** تا بدانی بانگ خر از بانگ در
  • Peygamber insanları ayırt etmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi. 1270
  • گفت پیغمبر به تمییز کسان ** مرء مخفی لدی طی اللسان‌‌
  • Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı, sevgi kalbinde tut!
  • رنگ رو از حال دل دارد نشان ** رحمتم کن مهر من در دل نشان‌‌
  • Kırmızı yüz, sahibinin refah ve saadetine delâlet eder, sarı yüz, sahibinin meşakkat ve belâ içinde olduğunu bildirir.
  • رنگ روی سرخ دارد بانگ شکر ** بانگ روی زرد باشد صبر و نکر
  • Elimi, ayağımı alana, yüzümün rengini uçurana, kuvvetimi giderene, çehremi bozana uğradım.
  • در من آمد آن که دست و پا برد ** رنگ رو و قوت و سیما برد
  • Önüne geleni kırma, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım.
  • آن که در هر چه در آید بشکند ** هر درخت از بیخ و بن او بر کند
  • Adamları, hayvanları, cemadat ve nebatatı mat edene rastladım. 1275
  • در من آمد آن که از وی گشت مات ** آدمی و جانور جامد نبات‌‌