English    Türkçe    فارسی   

2
3308-3317

  • Böyle bir şey olmaz ya, şayet olsa bile ey toprakta uçan kuş, bahrimuhite pislikten ne zarar!
  • این نباشد ور بود ای مرغ خاک ** بحر قلزم را ز مرداری چه باک‏
  • O, iki testiden az, yahut küçük bir havuz değil ki, bir katracık pislik onu nasıl bulandırır, nasıl kirletir.?
  • نیست دون القلتین و حوض خرد ** کی تواند قطره‏ایش از کار برد
  • Ateş, İbrahim’e bir ziyan veremedi. Kim Nemrutsa sen ona de: Kork ateşten! 3310
  • آتش ابراهیم را نبود زیان ** هر که نمرودی است گو می‏ترس از آن‏
  • Nefis Nemrut’tur, akılla can da Halil. Ruh, işin tam içindedir. Kılavuza ihtiyaç yok, kılavuza muhtaç olan nefistir.
  • نفس نمرود است و عقل و جان خلیل ** روح در عین است و نفس اندر دلیل‏
  • Kılavuz yolcuya, çöllerde her an kaybolana lâzımdır.
  • این دلیل راه رهرو را بود ** کاو به هر دم در بیابان گم شود
  • Menzile ulaşanlara gözden, ışıktan başka bir şey lâzım değil. Onlar kılavuzdan da kurtulmuşlardır, çölden de.
  • واصلان را نیست جز چشم و چراغ ** از دلیل و راهشان باشد فراغ‏
  • Eğer o vuslat eri bir delil getirirse henüz mücadele içinde bocalayanlar anlasınlar diye getirir.
  • گر دلیلی گفت آن مرد وصال ** گفت بهر فهم اصحاب جدال‏
  • Baba, küçük çocuğuna onun dilince “Ti, ti” der, aklı, âlemi ölçüp biçse bile! 3315
  • بهر طفل نو پدر تی‏تی کند ** گر چه عقلش هندسه‏ی گیتی کند
  • Üstat “ Elifte bir şey yok” dese fazileti eksilmez, yücelikten düşmez.
  • کم نگردد فضل استاد از علو ** گر الف چیزی ندارد گوید او
  • Henüz söz bilmez cahile bir şeyler öğretmek için kendi dilini terk etmek,
  • از پی تعلیم آن بسته دهن ** از زبان خود برون باید شدن‏