English    Türkçe    فارسی   

2
3318-3327

  • Onun dilince konuşmak gerek. Ancak bu suretle senden bir bilgi, bir fen öğrenebilir.
  • در زبان او بباید آمدن ** تا بیاموزد ز تو او علم و فن‏
  • Bütün halk da şeyhin çocukları mesabesindedir. Nasihat verdiği zaman pîre, onların seviyesine inmek lâzım”
  • پس همه خلقان چو طفلان وی‏اند ** لازم است این پیر را در وقت پند
  • Küfrün de bir haddi, hududu var. Fakat şeyhe ve şeyhin nuruna bir kenar, bir had yok! 3320
  • کفر را حد است و اندازه بدان ** شیخ و نور شیخ را نبود کران‏
  • Haddi hududu olmayanın yanında mahdut olan şey, yok demektir. Allah’tan başka her şey fanidir.
  • پیش بی‏حد هر چه محدود است لاست ** کل شی‏ء غیر وجه الله فناست‏
  • Onun bulunduğu yerde ne küfür var, ne iman. Çünkü o içtir, küfürle imansa deri.
  • کفر و ایمان نیست آن جایی که اوست ** انکه او مغز است و این دو رنگ و پوست‏
  • Bu yokluklar, yüze perdedir. O, leğen altında gizli ışığa benzer.
  • این فناها پرده‏ی آن وجه گشت ** چون چراغ خفیه اندر زیر طشت‏
  • Hulâsa bu ten başı, o başa perdedir. O başın önünde bu ten başı kesilmiş gibidir, bir şeye yaramaz.
  • پس سر این تن حجاب آن سر است ** پیش آن سر این سر تن کافر است‏
  • Kâfir kimdir? Şeyhin imanından gafil olan. Ölü kimdir? Şeyhin canından haberdar olmayan! 3325
  • کیست کافر غافل از ایمان شیخ ** چیست مرده بی‏خبر از جان شیخ‏
  • Can, tecrübelerle sabittir ki haberdar olmaktan ibarettir. Kim, daha fazla haberdarsa daha ziyade canlıdır.
  • جان نباشد جز خبر در آزمون ** هر که را افزون خبر جانش فزون‏
  • Canımız hayvan canından daha üstündür, neden? Çünkü daha fazla biliyoruz.
  • جان ما از جان حیوان بیشتر ** از چه ز آن رو که فزون دارد خبر