English    Türkçe    فارسی   

2
672-681

  • Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
  • چون شبانه از شتر آمد به زیر ** کرد گفتش منزلم دور است و دیر
  • Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
  • بر نشستی اشترم را از پگاه ** جو رها کردم کم از اخراج کاه‏
  • Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
  • گفت تا اکنون چه می‏کردیم پس ** هوش تو کو، نیست اندر خانه کس‏
  • Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı? 675
  • طبل افلاسم به چرخ سابعه ** رفت و تو نشنیده‏ای بد واقعه‏
  • Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
  • گوش تو پر بوده است از طمع خام ** پس طمع کر می‏کند کور ای غلام‏
  • Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
  • تا کلوخ و سنگ بشنید این بیان ** مفلس است و مفلس است این قلتبان‏
  • Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
  • تا به شب گفتند و در صاحب شتر ** بر نزد کاو از طمع پر بود پر
  • Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
  • هست بر سمع و بصر مهر خدا ** در حجب بس صورت است و بس صدا
  • Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir; 680
  • آن چه او خواهد رساند آن به چشم ** از جمال و از کمال و از کرشم‏
  • Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.
  • و انچه او خواهد رساند آن به گوش ** از سماع و از بشارت وز خروش‏