- Korkudan her inişte sendeleyip yuvarlanarak yüz üstü düşüyorlar, kalkıp yine kaçmaya çalışıyorlardı.
- رو در افتادن گرفتند از نهیب ** غلط غلطان منهزم در هر نشیب
- Katiyetle anladılar ki bu iş Allah işi, sihirbazların harcı değil bu! 1235
- پس یقینشان شد که هست از آسمان ** زانک میدیدند حد ساحران
- Korkularından âdeta sıtmaya, hummaya tutulmuş gibi titriyorlardı; ölüm haline gelmişlerdi.
- بعد از آن اطلاق و تبشان شد پدید ** کارشان تا نزع و جان کندن رسید
- Yaptıkları işten dolayı özür dilemek üzere Musa’ya bir adam gönderdiler.
- پس فرستادند مردی در زمان ** سوی موسی از برای عذر آن
- “Evvelce sana hased ediyor, seni kıskanıyorduk, o yüzden sınadık, yoksa seni sınamak kimin haddine düşmüş?
- کامتحان کردیم و ما را کی رسد ** امتحان تو اگر نبود حسد
- Sen bir Padişahsın, senin yanında biz mücrimiz, bizi affet ey Allah dergâhı haslarının hası! Diye ricada bulundular.
- مجرم شاهیم ما را عفو خواه ** ای تو خاص الخاص درگاه اله
- Musa onları affetti, derhal iyileştiler, sıhhat buldular, Musa’nın önünde yere secde ettiler. 1240
- عفو کرد و در زمان نیکو شدند ** پیش موسی بر زمین سر میزدند
- Musa dedi ki: “Ey ulular, sizi affettim. Cehennem teninize haram oldu, canınıza da.
- گفت موسی عفو کردم ای کرام ** گشت بر دوزخ تن و جانتان حرام
- Ey dostlar, ben sizi görmemiş olayım, siz de beni görmemiş gibi davranın.
- من شما را خود ندیدم ای دو یار ** اعجمی سازید خود را ز اعتذار
- Kalben âşina, fakat zahiren yabancı bir halde padişahın huzuruna benimle savaşmaya gelin!”
- همچنان بیگانهشکل و آشنا ** در نبرد آیید بهر پادشا