- Allah’tan ey Kur’an’a düşkün adam, ey her dertte bize yüz tutan, bizden ümidini kesmeyen kişi, 1865
- آمد از حضرت ندا کای مرد کار ** ای بهر رنجی به ما اومیدوار
- Senin bize karşı öyle bir hüsnü zan, o ümit, sana daima yücel, yüksel demekte.
- حسن ظنست و امیدی خوش ترا ** که ترا گوید بهر دم برتر آ
- Ne vakit Kur’an okumak istersen, ne vakit mushafı eline alırsan,
- هر زمان که قصد خواندن باشدت ** یا ز مصحفها قرائت بایدت
- Ben de o zaman sana gözlerinin nurunu bağışlayacağım ey yaratılışı büyük kişi, diye nida geldi.
- من در آن دم وا دهم چشم ترا ** تا فرو خوانی معظم جوهرا
- Öyle de yaptı Allah’ım, ben ne vakit okumak üzere mushafı elime alır, açarsam,
- همچنان کرد و هر آنگاهی که من ** وا گشایم مصحف اندر خواندن
- Her şeyi bilen, hiçbir işten gafil olmayan o ulu padişah. 1870
- آن خبیری که نشد غافل ز کار ** آن گرامی پادشاه و کردگار
- O tek Allah, gece çırağı gibi gözlerimin nurunu ihsan etmekte”
- باز بخشد بینشم آن شاه فرد ** در زمان همچون چراغ شبنورد
- Allah, ne alırsa ona karşılık ihsanda bulunur. Velî bu sebeple Allah’a itiraz etmez.
- زین سبب نبود ولی را اعتراض ** هرچه بستاند فرستد اعتیاض
- Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir.
- گر بسوزد باغت انگورت دهد ** در میان ماتمی سورت دهد
- O elsiz çolağa da el verir, gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar.
- آن شل بیدست را دستی دهد ** کان غمها را دل مستی دهد