- Padişahlar, köşklerde, saraylarda otururlar, ölüye yurt olarak bir mezar kâfi!
- قصرها خود مر شهان را مانسست ** مرده را خانه و مکان گوری بسست
- Peygamberlere bu dünya dar geldi de padişahlar gibi Lâmekân âlemine gittiler.
- انبیا را تنگ آمد این جهان ** چون شهان رفتند اندر لامکان
- Kalbi ölmüş kişilereyse bu dünya nurlu göründü. Görünüşü büyük, geniş… Fakat hakikatte dar!
- مردگان را این جهان بنمود فر ** ظاهرش زفت و به معنی تنگ بر
- Dar olmasaydı bu feryat neden? Baksana… Daha evvel doğup bu âleme gelenlerin hepsi iki büklüm oldu! 3540
- گر نبودی تنگ این افغان ز چیست ** چون دو تا شد هر که در وی بیش زیست
- İnsan, uyku zamanında bak, nasıl azat olmakta… Ruh, o vardığı, ulaştığı mekândan nasıl neşelenmekte.
- در زمان خواب چون آزاد شد ** زان مکان بنگر که جان چون شاد شد
- Zalim, zulüm tabiatından kurtuluyor, zindandaki mahpus, hapse düştüğünü, hapiste bulunduğunu unutuyor.
- ظالم از ظلم طبیعت باز رست ** مرد زندانی ز فکر حبس جست
- Pek geniş olan bu yer, bu gök devenin çökeceği zaman pek daralmakta.
- این زمین و آسمان بس فراخ ** سخت تنگ آمد به هنگام مناخ
- Bu dünyanın genişliği, bir gözbağı… Oysaki pek dar. Gülmesi ağlamaktan ibaret, övünmesi ardan, ayıptan başka bir şey değil.
- جسم بند آمد فراخ وسخت تنگ ** خندهی او گریه فخرش جمله ننگ
- Dünya, görünüşte geniş, hakikatte dardır, uyku da bu darlıktan kurtulmaya benzer
- تشبیه دنیا کی بظاهر فراخست و بمعنی تنگ و تشبیه خواب کی خلاص است ازین تنگی
- Hamam kızıştı, ısındı mı daralırsın, için sıkılır. 3545
- همچو گرمابه که تفسیده بود ** تنگ آیی جانت پخسیده شود
- Oysaki hamam geniştir, uzundur. O hararetten sana dar gelir, ruhun sıkılır, usanırsın.
- گرچه گرمابه عریضست و طویل ** زان تبش تنگ آیدت جان و کلیل