English    Türkçe    فارسی   

3
3841-3850

  • Öyle bir sevgilim var ki sevgisi kalbimi yakıp kavurmada. Dilerse gözlerimin üstünde yürür!
  • لی حبیب حبه یشوی الحشا ** لو یشا یمشی علی عینی مشی
  • Arapça daha hoş ama Farsça söyle. Zaten aşkın bunlardan başka daha yüzlerce dili var ama
  • پارسی گو گرچه تازی خوشترست ** عشق را خود صد زبان دیگرست
  • Sevgilisinin kokusu uçup geldi mi o dillerin hepsi de şaşırır, lâl olur kalır.
  • بوی آن دلبر چو پران می‌شود ** آن زبانها جمله حیران می‌شود
  • Artık ben susayım, kâfi… Sevgili söylemeye başladı. Dinle, kulak kesil… Allah, doğruyu daha iyi bilir.
  • بس کنم دلبر در آمد در خطاب ** گوش شو والله اعلم بالصواب
  • Âşık tövbe etti mi… işte o zaman kork. Çünkü âşık, ayyarlar gibi daracığında ders verir! 3845
  • چونک عاشق توبه کرد اکنون بترس ** کو چو عیاران کند بر دار درس
  • Bu âşık, Buhara’ya gidiyor ama ders okumaya, üstada hizmet etmeye değil.
  • گرچه این عاشق بخارا می‌رود ** نه به درس و نه به استا می‌رود
  • Âşıklara dostun güzelliği müderristir… Defterleri, dersleri, meşkleri de onun yüzü!
  • عاشقان را شد مدرس حسن دوست ** دفتر و درس و سبقشان روی اوست
  • Susarlar ama tekrar tekrar attıkları nâralar sevgilinin arşına, tahtına kadar ulaşır.
  • خامشند و نعره‌ی تکرارشان ** می‌رود تا عرش و تخت یارشان
  • Dersleri fitne, oyun, dönüş ve titreyiştir. Onlar ne Ziyadat okurlar, ne Silsile.
  • درسشان آشوب و چرخ و زلزله ** نه زیاداتست و باب سلسله
  • Bu kavmin silsilesi, sevgilinin simsiyah ve kıvırcık saçlarıdır. Onlarda devir meselesinden bahsederler ama sevgilinin devrinden. 3850
  • سلسله‌ی این قوم جعد مشکبار ** مسله‌ی دورست لیکن دور یار