- İnsan, o cömertlik denizinin inci hazinesinden akıl, fikir kazanırsa
- او مددهای خرد چون در ربود ** از خزینه در آن دریای جود
- Bunların yardımıyla gönlü marifetler elde eder, gönüllükten çıkar, yücelir… Gözleri de nurlanır.
- زین چنین امداد دل پر فن شود ** بجهد از دل چشم هم روشن شود
- Çünkü nur, gönülden doğar da bu göze vurur. Gönül olmasa gözün hiç bir şey göremez. 4315
- زانک نور از دل برین دیده نشست ** تا چو دل شد دیدهی تو عاطلست
- Gönül, akıl nurlarıyla nurlanırsa o nurlardan göze de bir pay verir.
- دل چو بر انوار عقلی نیز زد ** زان نصیبی هم بدو دیده دهد
- Bil ki gökten inen mübarek su, gönüllere gelen vahiydir, dillere gelen doğru sözlülüktür.
- پس بدان کاب مبارک ز آسمان ** وحی دلها باشد و صدق بیان
- Biz de tay gibi ırmaktan su içelim de bizi kınayan vesveseciye bakmayalım, aldırış etmeyelim.
- ما چو آن کره هم آب جو خوریم ** سوی آن وسواس طاعن ننگریم
- Peygamberlerin izini izliyorsan yola düş, halkın bütün kınamalarını hava say!
- پیرو پیغمبرانی ره سپر ** طعنهی خلقان همه بادی شمر
- Yol aşan, menzil alan yol erleri ne vakit köpeklerin havlamasına kulak astılar? 4320
- آن خداوندان که ره طی کردهاند ** گوش فا بانگ سگان کی کردهاند
- Konuk öldüren mescit hikâyesinin sonu
- بقیهی ذکر آن مهمان مسجد مهمانکش
- O tertemiz aslan adama mescitte neler göründü? Sen onu söyle yine!
- باز گو کان پاکباز شیرمرد ** اندر آن مسجد چه بنمودش چه کرد
- Mescitte, suya gark olmuş adam nasıl uyursa öyle uyudu.
- خفت در مسجد خود او را خواب کو ** مرد غرقه گشته چون خسپد بجو