- Köylü, yüzlerce ısrardan sonra nihayet kapıya gelip “Babasının canı ne istersin, ne var” deyince 620
- چون بصد الحاح آمد سوی در ** گفت آخر چیست ای جان پدر
- Şehirli, dedi ki: “Bunca haktan vazgeçtim, bütün zanlarımı, düşüncelerimi terk ettim.
- گفت من آن حقها بگذاشتم ** ترک کردم آنچ میپنداشتم
- Zavallı cancağızım, beş günde bu sıcakta yanıp şu soğukta donarak beş yıllık zahmet çekti.”
- پنجساله رنج دیدم پنج روز ** جان مسکینم درین گرما و سوز
- Bildikten, dosttan, soydan gelen bir cefa, ağyarın üç yüz bin cefasına eşittir.
- یک جفا از خویش و از یار و تبار ** در گرانی هست چون سیصد هزار
- Çünkü insan, eşin dostun cevrü cefada bulunacağını ummaz, tabiatı daima onun lütfuna, vefasına alışmıştır.
- زانک دل ننهاد بر جور و جفاش ** جانش خوگر بود با لطف و وفاش
- İnsanların uğradıkları belâ ve mihnet, dikkat edersen anlarsın ki alışmadıkları şeylerden meydana gelir. 625
- هرچه بر مردم بلا و شدتست ** این یقین دان کز خلاف عادتست
- Şehirli: “Ey sevgi güneşi zevale erişen arkadaş, kanımı bile döksen helâl ederim.
- گفت ای خورشید مهرت در زوال ** گر تو خونم ریختی کردم حلال
- Yalnız şu yağışlı gecede bize bir bucak ver de kıyametten sen de bunun ecrine nail ol” dedi.
- امشب باران به ما ده گوشهای ** تا بیابی در قیامت توشهای
- Köylü, “Orada bağcının sığındığı bir bucak var. Bağcı, o bucakta kurtları bekler.
- گفت یک گوشهست آن باغبان ** هست اینجا گرگ را او پاسبان
- Kurt gelirse öldürmek için eline yayını, okunu alır, bekler durur.
- در کفش تیر و کمان از بهر گرگ ** تا زند گر آید آن گرگ سترگ