English    Türkçe    فارسی   

4
2-11

  • Ey lütfu, keremi ile umulan, yüce himmetin bu Mesnevi’yi nereye çekmekte? Allah bilir.
  • همت عالی تو ای مرتجا ** می‌کشد این را خدا داند کجا
  • Bu Mesnevi’nin boynunu bağlamış, bildiğin yere doğru çekmektesin.
  • گردن این مثنوی را بسته‌ای ** می‌کشی آن سوی که دانسته‌ای
  • Mesnevi, koşup gitmekte... Çeken gizli. Fakat görecek gözü olmayan gafilden gizli.
  • مثنوی پویان کشنده ناپدید ** ناپدید از جاهلی کش نیست دید
  • Mesnevi’nin yazılmasına önce sen sebep olmuşsun... Artar, uzarsa arttıran, uzatan yine sensin. 5
  • مثنوی را چون تو مبدا بوده‌ای ** گر فزون گردد توش افزوده‌ای
  • Mademki sen böyle istiyorsun. Allah da böyle istiyor... Allah, takva sahiplerinin dileğini ihsan eder.
  • چون چنین خواهی خدا خواهد چنین ** می‌دهد حق آرزوی متقین
  • Evvelce sen, varlığını Allah’a verdin... Karşılık olarak Allah da varlığını sana verdi.
  • کان لله بوده‌ای در ما مضی ** تا که کان الله پیش آمد جزا
  • Mesnevi, sana binlerce şükretmede... Ellerini kaldırıp dualar eylemede...
  • مثنوی از تو هزاران شکر داشت ** در دعا و شکر کفها بر فراشت
  • Allah, Mesnevi’nin diliyle, eliyle sana şükrettiğini gördü de ihsanlarda bulundu, lütuflar etti, keremini çoğalttı.
  • در لب و کفش خدا شکر تو دید ** فضل کرد و لطف فرمود و مزید
  • Çünkü Allah, şükredenin nimetini çoğaltmayı vadetmiştir. Nitekim secdenin karşılığı, Allah’a yakın olmaktır. 10
  • زانک شاکر را زیادت وعده است ** آنچنانک قرب مزد سجده است
  • Allah’ımız “Secde et de yaklaş” dedi... Bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın Allah’a yaklaşmasına sebeptir.
  • گفت واسجد واقترب یزدان ما ** قرب جان شد سجده ابدان ما