English    Türkçe    فارسی   

6
51-60

  • Ahvalin, birbirine aykırı. Tesir dolayısıyla her biri öbürüne zıt.
  • هست احوالم خلاف همدگر  ** هر یکی با هم مخالف در اثر 
  • Her an kendi yolumu vurup durmadayım, artık başkasına nasıl bir çare bulabilirim?
  • چونک هر دم راه خود را می‌زنم  ** با دگر کس سازگاری چون کنم 
  • Bana gelen hal askerlerinin dalgalarına bak; her biri, öbürüyle savaşmada, her biri, öbürüne kin gütmede.
  • موج لشکرهای احوالم ببین  ** هر یکی با دیگری در جنگ و کین 
  • Kendindeki şu müthiş savaşa bak. Başkalarının savaşı ile ne meşgul olup durursun?
  • می‌نگر در خود چنین جنگ گران  ** پس چه مشغولی به جنگ دیگران 
  • Meğer ki Allah, seni bu savaştan çeke de sulh âleminde bir tek renge boyanasın. 55
  • یا مگر زین جنگ حقت وا خرد  ** در جهان صلح یک رنگت برد 
  • O âlem, ancak bâkidir, mamurdur, başka türlü olmasına imkân yok. Çünkü terkibi, zıt olan şeylerden değil.
  • آن جهان جز باقی و آباد نیست  ** زانک آن ترکیب از اضداد نیست 
  • Bu yok olma, bitme, zıddın zıddını yok etmesinden ileri gelir. Zıt olmadı mı ebedilikten başka bir şey olamaz.
  • این تفانی از ضد آید ضد را  ** چون نباشد ضد نبود جز بقا 
  • O eşsiz, örneksiz Allah, cennetten zıddı giderdi. Orada güneş de yoktur, zıddı olan zemheri de.
  • نفی ضد کرد از بهشت آن بی‌نظیر  ** که نباشد شمس و ضدش زمهریر 
  • Renklerin asılları, renksizliktir... Savaşların aslı, barışlardır.
  • هست بی‌رنگی اصول رنگها  ** صلحها باشد اصول جنگها 
  • Bu gamlarla dolu olan bucağın aslı, o âlemdir. Her ayrılığın aslı, buluşmadır. 60
  • آن جهانست اصل این پرغم وثاق  ** وصل باشد اصل هر هجر و فراق