English    Türkçe    فارسی   

1
3029-3053

  • Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
  • هین نگه دار ای دل اندیشه جو ** دل ز اندیشه‌‌ی بدی در پیش او
  • O bilir, o anlar, eşeği sükût içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler. 3030
  • داند و خر را همی‌‌راند خموش ** در رخت خندد برای روی‌‌پوش‌‌
  • Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu.
  • شیر چون دانست آن وسواسشان ** وانگفت و داشت آن دم پاسشان‌‌
  • Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben!
  • لیک با خود گفت بنمایم سزا ** مر شما را ای خسیسان گدا
  • ”Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
  • مر شما را بس نیامد رای من ** ظنتان این است در اعطای من‌‌
  • Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır.
  • ای عقول و رایتان از رای من ** از عطاهای جهان آرای من‌‌
  • Resim ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı, o kötü görünüşü veren ressamdır. 3035
  • نقش با نقاش چه سگالد دگر ** چون سگالش اوش بخشید و خبر
  • Benim hakkımda böyle hasisçe bir zanna mı düşeceksiniz? Zamanın ayıbı, arı asıl sizsiniz.
  • این چنین ظن خسیسانه به من ** مر شما را بود ننگان زمن‌‌
  • Tanrı hakkında kötü zanda bulunanlar, sizin kellenizi uçurmazsam bu işim, hatanın ta kendisidir.
  • ظانین بالله ظن السوء را ** گر نبرم سر بود عین خطا
  • Dünyayı sizin ayıbınızdan kurtarayım da bu hikâye, dünya durdukça söylenip dursun dedi.
  • وارهانم چرخ را از ننگتان ** تا بماند بر جهان این داستان‌‌
  • Aslan bu düşünceyle açıkça gülüyordu. Aslanın gülümsemelerine emin olma.
  • شیر با این فکر می‌‌زد خنده فاش ** بر تبسمهای شیر ایمن مباش‌‌
  • Dünya malı, Tanrının gülümsemeleridir. Bizi bu suret sarhoş, mağrur ve perişan etmiştir. 3040
  • مال دنیا شد تبسمهای حق ** کرد ما را مست و مغرور و خلق‌‌
  • Ey Kadri yüce kişi! Sana yoksulluk ve hastalık iyidir. Çünkü o gülümseme nihayet tuzağını kurar, seni düşürür!
  • فقر و رنجوری به استت ای سند ** کان تبسم دام خود را بر کند
  • Aslanın kurdu imtihan ederek “ Kurt, huzuruma gel, bu avları aramızda payet “ demesi
  • امتحان کردن شیر گرگ را و گفتن که پیش آی ای گرگ بخش کن صیدها را میان ما
  • Aslan “Bunları payet. Ey koca kurt, adaleti tazele!
  • گفت شیر ای گرگ این را بخش کن ** معدلت را نو کن ای گرگ کهن‌‌
  • Pay etmede benim vekilim ol da ne mahiyettesin, meydana çıksın” dedi.
  • نایب من باش در قسمت‌‌گری ** تا پدید آید که تو چه گوهری‌‌
  • Kurt “Padişahım, yaban öküzü senin payın. O büyük, sen de büyük, iri ve çeviksin.
  • گفت ای شه گاو وحشی بخش تست ** آن بزرگ و تو بزرگ و زفت و چست‌‌
  • Keçi orta boyda, orta irilikte, onun için benim. Tilki, sen de tavşanı al. Tavşan tam sana münasip” dedi. 3045
  • بز مرا که بز میانه ست و وسط ** روبها خرگوش بستان بی‌‌غلط
  • Aslan dedi ki: “Ey kurt, hele bir daha söyle, ne dedin? Ben varken sen pay istiyorsun ha!
  • شیر گفت ای گرگ چون گفتی بگو ** چون که من باشم تو گویی ما و تو
  • Kurt, ne köpek oluyor ki benim gibi misli, naziri bulunmayan bir aslanın huzurunda kendisini görüyor, varım sanıyor!
  • گرگ خود چه سگ بود کاو خویش دید ** پیش چون من شیر بی‌‌مثل و ندید
  • Kendini beğenen eşek, ileri gel!” Kurt ileri gelince bir pençe vurup onu parçaladı.
  • گفت پیش آ ای خری کاو خود بدید ** پیشش آمد پنجه زد او را درید
  • Onda akıl ve isabetli bir tedbir görmeyince cezasını verip derisini yüzdü.
  • چون ندیدش مغز و تدبیر رشید ** در سیاست پوستش از سر کشید
  • Mademki beni görmek, seni kendinden geçirmedi, huzurumda yok olmadın. Böyle cana inleyerek ölmek gerek. 3050
  • گفت چون دید منت از خود نبرد ** این چنین جان را بباید زار مرد
  • Mademki huzurumda mahvolmadı, boynunu vurmak farz oldu.
  • چون نبودی فانی اندر پیش من ** فضل آمد مر ترا گردن زدن‌‌
  • Tanrı’dan başka her şey fânidir. Mademki onun zatında fâni değilsin, varlık arama!
  • کل شی‌‌ء هالک جز وجه او ** چون نه‌‌ای در وجه او هستی مجو
  • Bizim hakikatimiz de yok olana “Her şey fânidir” cezası yoktur.
  • هر که اندر وجه ما باشد فنا ** کل شيء هالک نبود جزا