English    Türkçe    فارسی   

1
3554-3578

  • Aslı olmayan şeyleri de yırtar, yakar; koltuğu da. Önünde ne delilik kalır, ne akıllılık!” dedi.
  • هم دغل را هم بغل را بر درد ** نه جنون ماند به پیشش نه خرد
  • Peygamber dedi ki: “ Bir parmağını gözünün üstüne koydun mu... dünyayı güneşsiz görürsün. 3555
  • گفت یک اصبع چو بر چشمی نهی ** بیند از خورشید عالم را تهی‌‌
  • Bir parmak bile, aya perde oluyor. İşte bu padişahın ayıp örtücülüğüne alâmettir.
  • یک سر انگشت پرده‌‌ی ماه شد ** وین نشان ساتری الله شد
  • Bu suretle bir nokta ( gibi olan parmak), cihanı örter; bir sürçme de güneşi küsufa uğratır.
  • تا بپوشاند جهان را نقطه‌‌ای ** مهر گردد منکسف از سقطه‌‌ای‌‌
  • Dudağını yum, denizin dibine bak. Tanrı, denizi, insana mahkûm etmiştir.
  • لب ببند و غور دریایی نگر ** بحر را حق کرد محکوم بشر
  • Nitekim Selsebîl ve Zencebîl ırmakları da Tanrı’nın cennete koyduğu kulların hükmü altındadır.
  • همچو چشمه‌‌ی سلسبیل و زنجبیل ** هست در حکم بهشتی جلیل‌‌
  • Cennetin dört ırmağı bizim hükmümüzdedir. Fakat bu gücümüzden, kuvvetimizden değil...Tanrı emriyle böyledir. 3560
  • چار جوی جنت اندر حکم ماست ** این نه زور ما ز فرمان خداست‌‌
  • Bu ırmaklar, büyücülerin hükümlerine uyan büyüler gibi bizim hükmümüzdedir; onları nereye istersek oraya akıtırız.
  • هر کجا خواهیم داریمش روان ** همچو سحر اندر مراد ساحران‌‌
  • Bu akıp duran ve gönlün hükmü altında, canın fermanına tâbi bulunan iki göz çeşmesi gibi...
  • همچو این دو چشمه‌‌ی چشم روان ** هست در حکم دل و فرمان جان‌‌
  • Gönül dilerse gözler; zehrin, yılanların bulunduğu tarafa gider; gönül dilerse baktığı şeylerden ibret alır.
  • گر بخواهد رفت سوی زهر و مار ** ور بخواهد رفت سوی اعتبار
  • Gönül dilerse görülen şeylere bakar; gönül dilerse örtülü , gizli şeylere akar.
  • گر بخواهد سوی محسوسات رفت ** ور بخواهد سوی ملبوسات رفت‌‌
  • Gönül dilerse, gözleri külliyat tarafına sevk eder; gönül dilerse cüziyatta hapseyler. 3565
  • گر بخواهد سوی کلیات راند ** ور بخواهد حبس جزویات ماند
  • Bu beş duygu da ( çeşmelerdeki lüleler, nasıl çeşmeye tâbi ise) aynı tarzda gönle tâbidir. Onun muradınca ve onun emrine göre iş görür.
  • همچنین هر پنج حس چون نایزه ** بر مراد و امر دل شد جایزه‌‌
  • Gönül ne tarafı işaret ederse beş duygu da eteklerini toplayıp o tarafa gider.
  • هر طرف که دل اشارت کردشان ** می‌‌رود هر پنج حس دامن کشان‌‌
  • Musa’nın elindeki sopa nasıl Musa’ya tâbi ise el, ayak da apaçık gönlün emrine tâbidir.
  • دست و پا در امر دل اندر ملا ** همچو اندر دست موسی آن عصا
  • Gönül isterse ayak, raksa girer, yahut yavaş yürürken hızlı yürümeye başlar.
  • دل بخواهد پا در آید زو به رقص ** یا گریزد سوی افزونی ز نقص‌‌
  • Gönül isterse el, parmaklarla hesaba girişir, yahut kitap yazar. 3570
  • دل بخواهد دست آید در حساب ** با اصابع تا نویسد او کتاب‌‌
  • El, gizli bir elin hükmündedir. O gizli el içerdedir, dışarıya teni dikmiş, kendisine onu vekil etmiştir.
  • دست در دست نهانی مانده است ** او درون تن را برون بنشانده است‌‌
  • Gönül dilerse el, düşmana bir ejderha kesilir. Gönül dilerse sevgiliye yardımcı olur.
  • گر بخواهد بر عدو ماری شود ** ور بخواهد بر ولی یاری شود
  • Gönül dilerse el, yemek için kepçedir, on batmanlık gürz.
  • ور بخواهد کفچه‌‌ای در خوردنی ** ور بخواهد همچو گرز ده منی‌‌
  • Acaba gönül, bunlara ne söylüyor ki? Bu ne şaşılacak vuslat, bu ne gizli sebep!
  • دل چه می‌‌گوید بدیشان ای عجب ** طرفه وصلت طرفه پنهانی سبب‌‌
  • Gönül, acaba Süleyman Mührünü mü ele geçirdi ki bu beş duygunun yollarını istediği gibi işaret etmekte! 3575
  • دل مگر مهر سلیمان یافته ست ** که مهار پنج حس بر تافته ست‌‌
  • Beş zahirî duygu dışarıda kolayca onun mahkûmu olmuş, beş bâtınî duyguda içeride onun memuru...
  • پنج حسی از برون میسور او ** پنج حسی از درون مأمور او
  • On duygu bunlardan başka yedi endam... Daha da dille söylenmeyecek kadar çok kuvvetler... Gayri sen say.
  • ده حس است و هفت اندام و دگر ** آن چه اندر گفت ناید می‌‌شمر
  • Gönül mademki ululukta sen de bir Süleyman’sın... Parmağındaki saltanat yüzüğüyle perilere, şeytanlara hükmet!
  • چون سلیمانی دلا در مهتری ** بر پری و دیو زن انگشتری‌‌