English    Türkçe    فارسی   

2
1431-1455

  • Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir.
  • کاین مگر قاصد کند یا حکمتی است ** او در این دین قبله‏ای و آیتی است‏
  • Ona delilik hükmetsin, o çaldırsın. İmkân mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak!
  • دور دور از عقل چون دریای او ** تا جنون باشد سفه فرمای او
  • Haşa delilik bulutu, onun ayını örtsün. Böyle bir şey onun ulu makamının kemalinden değildir.
  • حاش لله از کمال جاه او ** کابر بیماری بپوشد ماه او
  • O halkın şerrinden bir bucağa sindi. Akıllılardan utandı da divane oldu.
  • او ز شر عامه اندر خانه شد ** او ز ننگ عاقلان دیوانه شد
  • Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir.” 1435
  • او ز عار عقل کند تن پرست ** قاصدا رفته ست و دیوانه شده ست‏
  • Maden de der ki: “Yiğit, beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme!
  • که ببندیدم قوی و ز ساز گاو ** بر سر و پشتم بزن وین را مکاو
  • Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.
  • تا ز زخم لخت یابم من حیات ** چون قتیل از گاو موسی ای ثقات‏
  • Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım.
  • تا ز زخم لخت گاوی خوش شوم ** همچو کشته‏ی گاو موسی گش شوم‏
  • O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu.
  • زنده شد کشته ز زخم دم گاو ** همچو مس از کیمیا شد زر ساو
  • Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi. 1440
  • کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمره‏ی خون‏خوار را
  • Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
  • گفت روشن کاین جماعت کشته‏اند ** کاین زمان در خصمی‏ام آشفته‏اند
  • Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
  • چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان‏
  • O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
  • جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جمله‏ی اسرار را
  • Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.
  • وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را
  • Kuyruğunun açacağı yara yüzünden can kurtulsun diye öküz kesmek, yol şartlarındandır. 1445
  • گاو کشتن هست از شرط طریق ** تا شود از زخم دمش جان مفیق‏
  • Sen de tez öküz nefsi tepele de gizli ruh dirilsin, akıllansın.
  • گاو نفس خویش را زوتر بکش ** تا شود روح خفی زنده و بهش‏
  • BASLIK YOK
  • رجوع به حکایت ذو النون‏
  • Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca Zünnun onlara bağırdı: “Hey, kimlersiniz? Sakının!”
  • چون رسیدند آن نفر نزدیک او ** بانگ بر زد هی کیانید اتقوا
  • Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik.
  • با ادب گفتند ما از دوستان ** بهر پرسش آمدیم اینجا به جان‏
  • Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan?
  • چونی ای دریای عقل ذو فنون ** این چه بهتان است بر عقلت جنون‏
  • Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu? 1450
  • دود گلخن کی رسد در آفتاب ** چون شود عنقا شکسته از غراب‏
  • Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme.
  • وامگیر از ما بیان کن این سخن ** ما محبانیم با ما این مکن‏
  • Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz. Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir.
  • مر محبان را نشاید دور کرد ** یا به رو پوش و دغل مغرور کرد
  • Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme.
  • راز را اندر میان آور شها ** رو مکن در ابر پنهانی مها
  • Biz seni seviyoruz, sana sadığız, âşığız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler.
  • ما محب و صادق و دل خسته‏ایم ** در دو عالم دل به تو در بسته‏ایم‏
  • Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi. 1455
  • فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف‏