English    Türkçe    فارسی   

2
3248-3272

  • Hâlbuki âyan âlemine mensup olan hakikatse hiçbir suretle tevil edemez.
  • آن حقیقت را که باشد از عیان ** هیچ تاویلی نگنجد در میان‏
  • Her duygu, senin duyguna kul olunca gayri felekler bile senden ayrılamaz.
  • چون که هر حس بنده‏ی حس تو شد ** مر فلک‏ها را نباشد از تو بد
  • Bir derinin sahibi kimdir diye dâva çıksa, deri kiminse içi de onundur. 3250
  • چون که دعویی رود در ملک پوست ** مغز آن کی بود قشر آن اوست‏
  • Bir saman denginin kime ait olduğunda nizaa düşülse buğday kimin? Sen ona bak! (çünkü saman da buğday sahibinindir.)
  • چون تنازع در فتد در تنگ کاه ** دانه آن کیست آن را کن نگاه‏
  • Felek kabuktur, ruhun nuru iç. Bu görünürde o görünmez. Ayağın kaymasın, sallanma, kendine gel!
  • پس فلک قشر است و نور روح مغز ** این پدید است آن خفی زین رو ملغز
  • Cisim zahiridir, ruhsa gizli. Cisim yen gibidir, ruh el gibi.
  • جسم ظاهر روح مخفی آمده ست ** جسم همچون آستین جان همچو دست‏
  • Akılsa ruhtan daha gizlidir. Duygu, ruhu çabucak anmalı.
  • باز عقل از روح مخفی‏تر بود ** حس سوی روح زوتر ره برد
  • Meselâ bir hareket gördün mü anlarsın ki o hareket eden diridir. Fakat akıllı mı acaba? Bunu bilemezsin. 3255
  • جنبشی بینی بدانی زنده است ** این ندانی که ز عقل آگنده است‏
  • Mevzun hareketlere başlar, bakırın kimya ile altın oluşu gibi o da hareketlerini bilgisiyle tanzim ederse,
  • تا که جنبشهای موزون سر کند ** جنبش مس را به دانش زر کند
  • Ele benzeyen ruhun o münasebetli, o muntazam hareketlerinden anlarsın ki aklı vardır.
  • ز آن مناسب آمدن افعال دست ** فهم آید مر ترا که عقل هست‏
  • Vahiy kabul eden ruhsa akıldan da gizlidir. Çünkü o gayptır, gayp âlemindendir.
  • روح وحی از عقل پنهان‏تر بود ** ز انکه او غیب است او ز ان سر بود
  • Ahmed’in aklı kimseden gizli değildir, herkes onun akıl ve kemal sahibi olduğunu bilirdi. Fakat vahiy ruhunu her can anlayamadı.
  • عقل احمد از کسی پنهان نشد ** روح وحیش مدرک هر جان نشد
  • Vahiy ruhuna münasip şeyler de var, fakat onları akıl anlayamaz. Çünkü o ruh pek yücedir. 3260
  • روح وحیی را مناسبهاست نیز ** در نیابد عقل کان آمد عزیز
  • Akıl, o ruhun işlerine gâh delilik diye bakar, gâh şaşkınlık diye. Çünkü onu anlamak, o olmaya bağlıdır.
  • گه جنون بیند گهی حیران شود ** ز انکه موقوف است تا او آن شود
  • Hızır’a göre alelâde olan işler Musa’nın aklını şaşırttı, Musa onları görünce bulandı.
  • چون مناسبهای افعال خضر ** عقل موسی بود در دیدش کدر
  • O işler Musa’ya aykırı göründü. Çünkü Musa o hale sahip değildi.
  • نامناسب می‏نمود افعال او ** پیش موسی چون نبودش حال او
  • Musa’nın aklı bile gayp işlerine ermezse, ey ulu kişi, bir farenin aklı nedir ki bu işlere ersin!
  • عقل موسی چون شود در غیب بند ** عقل موشی خود کی است ای ارجمند
  • Taklit bilgisi, satış içindir, bu bilgi sahibi, müşteri buldu mu, bilgisini güzelce satar. 3265
  • علم تقلیدی بود بهر فروخت ** چون بیابد مشتری خوش بر فروخت‏
  • Fakat hakikat bilgisine müşteri, Allah’tır. Bu bilgi sahibinin pazarı daima işler, daima parlar.
  • مشتری علم تحقیقی حق است ** دایما بازار او با رونق است‏
  • Alışveriş ederken mest bir halde ağzını yumup oturur. Fakat müşterisi Allah’tır.
  • لب ببسته مست در بیع و شری ** مشتری بی‏حد که الله اشتری‏
  • Âdemin dersine melek müşteridir, o derse dev ve peri mahrem değildir.
  • درس آدم را فرشته مشتری ** محرم درسش نه دیو است و پری‏
  • Âdem, senin dersin her şeyin adını haber vermektir. Haydi, Allah sırlarını kıldan kıla anlat.
  • آدم أنبئهم بأسما درس گو ** شرح کن اسرار حق را مو به مو
  • Kısa görüşlü, daima halden hale giren, renkten renge boyanan ve temkini bulunmayan, 3270
  • آن چنان کس را که کوته بین بود ** در تلون غرق و بی‏تمکین بود
  • Kişiye fare dedim, çünkü yeri, yurdu topraktır. Farenin de geçim yeri topraktan ibarettir.
  • موش گفتم ز انکه در خاک است جاش ** خاک باشد موش را جای معاش‏
  • Yolları, izleri bilmez değil, bilir ama yer altındakileri bilir. O, her yanda toprağı delmiş, delik deşik etmiştir.
  • راهها داند ولی در زیر خاک ** هر طرف او خاک را کرده ست چاک‏