English    Türkçe    فارسی   

2
3449-3473

  • Sen, kendin gibi farelerle boy ölçüş. Deveyle sıçanın sözü yoktur.”
  • تو مری با مثل خود موشان بکن ** با شتر مر موش را نبود سخن‏
  • Fare, “Tövbe ettim, Allah hakkı için beni bu helâk edici sudan geçir.” dedi. 3450
  • گفت توبه کردم از بهر خدا ** بگذران زین آب مهلک مر مرا
  • Deve acıdı, “Haydi hörgücüme sıçra, otur.
  • رحم آمد مر شتر را گفت هین ** برجه و بر کودبان من نشین‏
  • Bu geçiş, benim işim. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm” dedi.
  • این گذشتن شد مسلم مر مرا ** بگذرانم صد هزاران چون ترا
  • Mademki peygamber değilsin, yola düş de günün birin de kuyudan kurtulup yüce bir makama erişesin.
  • چون پیمبر نیستی پس رو به راه ** تا رسی از چاه روزی سوی جاه‏
  • Sultan değilsen yürü, riayet ol. Kaptan değilsen gemiyi öyle alabildiğine yürütme.
  • تو رعیت باش چون سلطان نه‏ای ** خود مران چون مرد کشتیبان نه‏ای‏
  • Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir. 3455
  • چون نه‏ای کامل دکان تنها مگیر ** دست‏خوش می‏باش تا گردی خمیر
  • “Susun, dinleyin” emrini işit, sükût et. Mademki Allah dili olamadın, kulak kesil.
  • أنصتوا را گوش کن خاموش باش ** چون زبان حق نگشتی گوش باش‏
  • Söylersen bile sual tarzında söz söyle. Padişahlar padişahıyla edepli konuş!
  • ور بگویی شکل استفسار گو ** با شهنشاهان تو مسکین‏وار گو
  • Kibir ve kinin başlangıcı şehvettendir. Şehvetinin yerleşip kuvvetlenmesi de itiyat yüzündendir.
  • ابتدای کبر و کین از شهوت است ** راسخی شهوتت از عادت است‏
  • Kötü huy, âdet edindiğinden dolayı sağlamlaşır, yerleşir. Seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın.
  • چون ز عادت گشت محکم خوی بد ** خشم آید بر کسی کت واکشد
  • Toprak yemeye alışırsan kim seni bundan menetmeye kalkışırsa onu düşman sayarsın. 3460
  • چون که تو گل خوار گشتی هر که او ** واکشد از گل ترا باشد عدو
  • Puta tapanlar, bu tapmayı huy edindiklerinden men edenlere düşman olmuşlardır.
  • بت پرستان چون که خو با بت کنند ** مانعان راه بت را دشمنند
  • İblis, ululanmayı huy edinmişti de eşekliğinden Âdem’i kendisinden aşağı gördü.
  • چون که کرد ابلیس خو با سروری ** دید آدم را حقیر او از خری‏
  • “Benden daha ulu başka birisi yok ki. Benim gibi bir kişi, ona secde eder mi?” dedi.
  • که به از من سروری دیگر بود ** تا که او مسجود چون من کس شود
  • Ululuk zehirdir. Ancak, ta ezelden panzehire sahip olan ruh müstesna.
  • سروری زهر است جز آن روح را ** کاو بود تریاق لانی ز ابتدا
  • Dağ, yılanla dolu ise içerisinde panzehir yeri bulundukça korkma. 3465
  • کوه اگر پر مار شد باکی مدار ** کاو بود در اندرون تریاق‏زار
  • Kafana ululuk yerleşmiş, onun için kim seni kırarsa onu ezelî düşman sayarsın.
  • سروری چون شد دماغت را ندیم ** هر که بشکستت شود خصم قدیم‏
  • Birisi huyuna aykırı söz söylerse ona bir hayli kinlenirsin.
  • چون خلاف خوی تو گوید کسی ** کینه‏ها خیزد ترا با او بسی‏
  • Beni huyumdan çevirecek, şakirt haline sokacak, kendisine tâbi kılacak dersin.
  • که مرا از خوی من بر می‏کند ** خویش را بر من چو سرور می‏کند
  • Böyle adamın kötü huyu serkeş olmasa, o huya aykırı şeylere niye ateşlenir, kızar;
  • چون نباشد خوی بد سرکش در او ** کی فروزد آن خلاف آتش در او
  • Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır? 3470
  • با مخالف او مدارایی کند ** در دل او خویش را جایی کند
  • Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
  • ز انکه خوی بد بگشته ست استوار ** مور شهوت شد ز عادت همچو مار
  • Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
  • مار شهوت را بکش در ابتدا ** ور نه اینک گشت مارت اژدها
  • Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
  • لیک هر کس مور بیند مار خویش ** تو ز صاحب دل کن استفسار خویش‏