English    Türkçe    فارسی   

2
963-987

  • Mahşerde her arazın bir sureti vardır, her araz suretinin de bir nöbeti.
  • وقت محشر هر عرض را صورتی است ** صورت هر یک عرض را نوبتی است‏
  • Kendine bak, sen de araz değil miydin, anandan, babandan hâsıl olmadın mı ve bir maksat uğrunda birisiyle eş değil misin?
  • بنگر اندر خود نه تو بودی عرض ** جنبش جفتی و جفتی با غرض‏
  • Evlere köşklere bak. Bunlar mühendisin tasavvuratından ibaretti. 965
  • بنگر اندر خانه و کاشانه‏ها ** در مهندس بود چون افسانه‏ها
  • Güzel olarak gördüğümüz sofası hoş. Tavanı, kapısı mükemmel olan filan ev ,(mühendisin zihnindeydi).
  • آن فلان خانه که ما دیدیم خوش ** بود موزون صفه و سقف و درش‏
  • Mühendisin zihnindeki o araz, o düşünce aletleri hazırladı, ormanlardan direkleri getirdi (ev yapılıp meydana çıktı.)
  • از مهندس آن عرض و اندیشه‏ها ** آلت آورد و ستون از بیشه‏ها
  • Her hünerin aslı, esası, hayâlden, arazdan, düşünceden başka nedir ki?
  • چیست اصل و مایه‏ی هر پیشه‏ای ** جز خیال و جز عرض و اندیشه‏ای‏
  • Dünyanın bütün cüzilerine, fakat garazsızca bak; arazdan başka bir şeyden meydana gelmemiştir.
  • جمله اجزای جهان را بی‏غرض ** درنگر حاصل نشد جز از عرض‏
  • Önceki fikir, sonun da fiile gelir. Dünyanın kuruluşunu ezelden beri böyle bil. 970
  • اول فکر آخر آمد در عمل ** بنیت عالم چنان دان در ازل‏
  • Meyveler, gönülde evvelce vücuda gelir de sonunda fiile çıkar.
  • میوه‏ها در فکر دل اول بود ** در عمل ظاهر به آخر می‏شود
  • İşe girişip de ağaç diktin mi ilk harfi, sonunda okudun demektir.
  • چون عمل کردی شجر بنشاندی ** اندر آخر حرف اول خواندی‏
  • Gerçi dal, yaprak ve kök evveldir ama onların hepsi de meyve için vücut bulur.
  • گر چه شاخ و برگ و بیخش اول است ** آن همه از بهر میوه مرسل است‏
  • Feleklerin dimağı olan o baş da bunun için en sonunda “ Levlâk” sırrına mazhar oldu.
  • پس سری که مغز آن افلاک بود ** اندر آخر خواجه‏ی لولاک بود
  • Bu sözler arazların nakline ait bahislerdir. Bu aslan ve tuzak, hep bunun içindir. 975
  • نقل اعراض است این بحث و مقال ** نقل اعراض است این شیر و شگال‏
  • Bütün âlem, esasen arazdı. “ Hel Etâ” suresi, bu manayı izah için geldi.
  • جمله عالم خود عرض بودند تا ** اندر این معنی بیامد هل أتی‏
  • Bu arazlar neden doğar? Suretlerden. Ya bu suretler neden vücuda gelir? Düşüncelerden.
  • این عرضها از چه زاید از صور ** وین صور هم از چه زاید از فکر
  • Bu cihan, Akl-ı Küll’ün bir düşüncesinden ibarettir. Akıl, padişaha benzer, suretler de peygamberlere.
  • این جهان یک فکرت است از عقل کل ** عقل چون شاه است و صورتها رسل‏
  • İlk âlem, imtihan âlemidir. İkinci âlem şunun bunun yaptıklarının mükâfat ve mücazatını görme âlemidir.
  • عالم اول جهان امتحان ** عالم ثانی جزای این و آن‏
  • Padişahım, kulun hain olsa o araz, yani hainliği, zincir ve zindan olmakta. 980
  • چاکرت شاها جنایت می‏کند ** آن عرض زنجیر و زندان می‏شود
  • Yerinde ve değerinde bir hizmette bulunsa, savaşta bir yararlık gösterse o araz da bir hil’at şeklinde temessül etmekte.
  • بنده‏ات چون خدمت شایسته کرد ** آن عرض نه خلعتی شد در نبرد
  • Bu arazla cevher, kuşla yumurtadır; bu ondan olmakta, o bundan doğmakta.”
  • این عرض با جوهر آن بیضه است و طیر ** این از آن و آن از این زاید به سیر
  • Padişah, köleye “ Tut ki dediklerin doğru, hepsini kabul ettim. Fakat arazlardan bir cevher doğmadı ki” dedi.
  • گفت شاهنشه چنین گیر المراد ** این عرضهای تو یک جوهر نزاد
  • Köle “ Bu iyi ve kötü dünyası, gayp âlemi haline gelsin, iyilik ve fenalık apaçık bilinmesin diye akıl onları gizlemiştir.
  • گفت مخفی داشته ست آن را خرد ** تا بود غیب این جهان نیک و بد
  • Çünkü fikrin şekil ve suretleri meydana çıksaydı kâfir ve mümin, yalnız Allah’ı zikreder, başka bir söz söyleyemezdi. 985
  • ز انکه گر پیدا شدی اشکال فکر ** کافر و مومن نگفتی جز که ذکر
  • Eğer iyilik ve kötülükten meydana gelen suretler gizli olmayıp da meydana bulunsaydı küfür ve iman, apaçık meydana çıkar, alında yazılırdı.
  • پس عیان بودی نه غیب ای شاه این ** نقش دین و کفر بودی بر جبین‏
  • O takdirde nasıl olurdu da bu âlemde put kalır, puta tapan bulunurdu? Nasıl olur da kimsenin kimseyle alay etmeye mecali kalırdı.
  • کی درین عالم بت و بتگر بدی ** چون کسی را زهره‏ی تسخر بدی‏