- Musa onları affetti, derhal iyileştiler, sıhhat buldular, Musa’nın önünde yere secde ettiler. 1240
- عفو کرد و در زمان نیکو شدند ** پیش موسی بر زمین سر میزدند
- Musa dedi ki: “Ey ulular, sizi affettim. Cehennem teninize haram oldu, canınıza da.
- گفت موسی عفو کردم ای کرام ** گشت بر دوزخ تن و جانتان حرام
- Ey dostlar, ben sizi görmemiş olayım, siz de beni görmemiş gibi davranın.
- من شما را خود ندیدم ای دو یار ** اعجمی سازید خود را ز اعتذار
- Kalben âşina, fakat zahiren yabancı bir halde padişahın huzuruna benimle savaşmaya gelin!”
- همچنان بیگانهشکل و آشنا ** در نبرد آیید بهر پادشا
- Bunun üzerine sihirbazlar yeri öpüp gittiler, çağırıldıkları zamanı ve fırsat vaktini gözetmeye koyuldular.
- پس زمین را بوسه دادند و شدند ** انتظار وقت و فرصت میبدند
- Sihirbazların şehirlerden toplanıp Firavunun huzuruna gelmeleri, ihsanlara nail olmaları, ellerini göğüslerine koyup düşmanını kahredeceklerine dair söz vermeleri
- جمع آمدن ساحران از مداین پیش فرعون و تشریفها یافتن و دست بر سینه زدن در قهر خصم او کی این بر ما نویس
- Sihirbazlar Firavunun huzuruna geldiler. Firavun onlara birçok ihsanlarda bulundu, elbiseler verdi. 1245
- تا بفرعون آمدند آن ساحران ** دادشان تشریفهای بس گران
- Onlara daha bir hayli ihsanlarda bulunacağına dair vaatlerde bulundu, önceden de kullar, atlar, ağır ve değerli şeyler, yiyecek ve içecek verdi.
- وعدههاشان کرد و پیشین هم بداد ** بندگان و اسپان و نقد و جنس و زاد
- Ondan sonra: “Ey devletimle ileri giden kişiler, imtihanda galip gelirseniz,
- بعد از آن میگفت هین ای سابقان ** گر فزون آیید اندر امتحان
- Size o derecede ihsanlarda bulunacağım ki cömertlik de utanacak” dedi.
- برفشانم بر شما چندان عطا ** که بدرد پردهی جود و سخا
- Sihirbazlar da cevaben dediler ki: “Padişahın sayesinde galebe edeceğiz, düşmanın bitik bir hale gelecek.
- پس بگفتندش به اقبال تو شاه ** غالب آییم و شود کارش تباه
- Biz bu fende saflar bozan yiğitleriz. Âlemde kimse bizimle başa çıkamaz.” 1250
- ما درین فن صفدریم و پهلوان ** کس ندارد پای ما اندر جهان
- Musa’nın anılışı, hatırları oraya bağlıyor, bu hikâyeler evvelce olup biten şeylere aittir zannını veriyor.
- ذکر موسی بند خاطرها شدست ** کین حکایتهاست که پیشین بدست
- Hâlbuki Musa’yı anmamız işi gizlemek için. Yoksa Musa’nın nuru, ey iyi adam, senin bugün elinde.
- ذکر موسی بهر روپوشست لیک ** نور موسی نقد تست ای مرد نیک
- Musa da sende, Firavun da. Bu iki düşmanı da kendinde ara sen.
- موسی و فرعون در هستی تست ** باید این دو خصم را در خویش جست
- Musa, kıyamete kadar vardır. Nuru hep o nurdur, başka nur değil… Değişen yalnız kandildir.
- تا قیامت هست از موسی نتاج ** نور دیگر نیست دیگر شد سراج
- Bu kandille fitil başka, fakat nuru başka nur değil, hep o âlemden. 1255
- این سفال و این پلیته دیگرست ** لیک نورش نیست دیگر زان سرست
- Kandile bakarsan kayboldun gitti. Çünkü ikilik ve sayıya sığış, kandile göredir.
- گر نظر در شیشه داری گم شوی ** زانک از شیشهست اعداد دوی
- Fakat nura baktın mı ikilikten de, önü, sonu bulunan cisim âleminin sayısından da kurtulursun.
- ور نظر بر نور داری وا رهی ** از دوی واعداد جسم منتهی
- Ey varlık hulâsası, müminle Mecusi ve Yahudi’nin birbirlerine aykırılığı, hep bakış, görüş yüzündendir.
- از نظرگاهست ای مغز وجود ** اختلاف مومن و گبر و جهود
- Filin, nasıl bir hayvan olduğu ve şekli hususunda ihtilâf
- اختلاف کردن در چگونگی و شکل پیل
- Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler.
- پیل اندر خانهی تاریک بود ** عرضه را آورده بودندش هنود
- Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. 1260
- از برای دیدنش مردم بسی ** اندر آن ظلمت همیشد هر کسی
- Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.
- دیدنش با چشم چون ممکن نبود ** اندر آن تاریکیش کف میبسود
- Birisi eline hortumunu geçirdi, “Fil bir oluğa benzer” dedi.
- آن یکی را کف به خرطوم اوفتاد ** گفت همچون ناودانست این نهاد
- Başka birinin eline kulağı geçti, “Fil bir yelpazeye benziyor” dedi.
- آن یکی را دست بر گوشش رسید ** آن برو چون بادبیزن شد پدید
- Bir başkasının eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.”
- آن یکی را کف چو بر پایش بسود ** گفت شکل پیل دیدم چون عمود