Nuh, dedi ki: “Yarabbi, senden başka kimsem yok. Sana teslim olan ağyar sayılmaz.
تا که باقی تن نگردد زار ازو ** گرچه بود آن تو شو بیزار ازو
Sana karşı ne haldeyim, ihlâsım nasıl? Zaten biliyorsun.
گفت بیزارم ز غیر ذات تو ** غیر نبود آنک او شد مات تو
Çayırlıklar, çimenlikler, nasıl yağmura muhtaçsa, nasıl yağmurdan yeşerir, yetişirse ben de sana öyle muhtacım, onlar gibi senden yetişmekteyim; hatta ihtiyacım onlardan yirmi kat fazla,
تو همی دانی که چونم با تو من ** بیست چندانم که با باران چمن
Yoksul, seninle diridir, seninle neşelenir; vasıtasız, hailsiz senden gıdalanır, bende böyleyim işte.
زنده از تو شاد از تو عایلی ** مغتذی بی واسطه و بی حایلی
Ey kemâl sahibi Allah ne seninleyim, ne senden ayrı. Seninle keyfiyetsiz, sebepsiz, illetsiz bir haldeyim. 1340
متصل نه منفصل نه ای کمال ** بلک بی چون و چگونه و اعتلال
Biz balıklarız, hayat denizi sensin. Ey iyi sıfatlı Allah, senin lütfunla diriyiz.
ماهیانیم و تو دریای حیات ** زندهایم از لطفت ای نیکو صفات
Sen düşünceye de sığmazsın, sebeple de izah edilemezsin.
تو نگنجی در کنار فکرتی ** نی به معلولی قرین چون علتی
Bu tufandan önce de her macerada söz söylediğim sendin, tufandan sonra da söz söyleyeceğim sensin.
پیش ازین طوفان و بعد این مرا ** تو مخاطب بودهای در ماجرا
Ben, seninle konuşuyorum, ey yepyeni sözler bağışlayan ve eski sözlere sahip olan Rabbim, onlarla değil.
با تو میگفتم نه با ایشان سخن ** ای سخنبخش نو و آن کهن
Âşık, gece gündüz gâh çadır yerlerinde kalan çerçöpe, gâh harabelere hitap eder; 1345
نه که عاشق روز و شب گوید سخن ** گاه با اطلال و گاهی با دمن
Zahiren çadır yerlerinde kalan süprüntülere, çerçöpe yüz tutar, onlara hitap eder ama kimi övüyor, kimi?
روی با اطلال کرده ظاهرا ** او کرا میگوید آن مدحت کرا
Şükrolsun tufan gönderdin de o süprüntüleri, o yapı bakiyelerini ortadan kaldırdın.
شکر طوفان را کنون بگماشتی ** واسطهی اطلال را بر داشتی
Çünkü onlar kötü ve aşağılık binalardı, kötü ve aşağılık yığınlardı. Bize ne sesleniyorlar, ne sesimize karşılık veriyorlardı!
زانک اطلال لیم و بد بدند ** نه ندایی نه صدایی میزدند
Ben öyle yapılar isterim ki onlara hitap edince dağ gibi sesime ses versinler,
من چنان اطلال خواهم در خطاب ** کز صدا چون کوه واگوید جواب
De adını iki kere duyayım. Ben canıma can olan, ruhuma istirahat veren adına âşığım. 1350
تا مثنا بشنوم من نام تو ** عاشقم برنام جان آرام تو
Her peygamber, senin adını iki kere duysun diye dağı sever.
هرنبی زان دوست دارد کوه را ** تا مثنا بشنود نام ترا
O alçak ve taşlık dağ, farenin, yurdu olmaya lâyıktır, bizim yurdumuz değil!
آن که پست مثال سنگ لاخ ** موش را شاید نه ما را در مناخ
Ben söyleyeyim de o bana yâr olmasın, sözlerim cevapsız kalsın, sesime ses bile vermesin ha!
من بگویم او نگردد یار من ** بی صدا ماند دم گفتار من
Öyle dağı yerle yeksan etmek… İnsana hemdem olmadığından onu ayaklar altına atıp ezmek daha iyi!
با زمین آن به که هموارش کنی ** نیست همدم با قدم یارش کنی
Allah: “Ey Nuh, eğer istiyorsan bütün boğulanları yeniden ve tekrar dirilteyim, yeryüzüne getireyim. 1355
گفت ای نوح ار تو خواهی جمله را ** حشر گردانم بر آرم از ثری
Senin hatırını bir Kenan için kırmam ben. Fakat seni ahvalden haberdar ediyorum” dedi.
بهر کنعانی دل تو نشکنم ** لیکت از احوال آگه میکنم
Nuh, “Hayır hayır… Eğer beni de gark etmek istesen yine hükmüne razıyım.
گفت نه نه راضیم که تو مرا ** هم کنی غرقه اگر باید ترا
Her an beni gark et. Hoşlanırım bundan, hükmün cana benzer, canla başla razıyım.
هر زمانم غرقه میکن من خوشم ** حکم تو جانست چون جان میکشم
Hiç kimseciğe bakmam, bakmam bile o bakış bahanedir, gördüğüm sensin.
ننگرم کس را وگر هم بنگرم ** او بهانه باشد و تو منظرم
Şükür, zamanında da senin yaptığın işe, sana âşığım, sabır zamanında da. Kâfir gibi hiç senin yarattığına âşık olur muyum? 1360
عاشق صنع توم در شکر و صبر ** عاشق مصنوع کی باشم چو گبر