English    Türkçe    فارسی   

3
1391-1415

  • Kadîm olan Allah’ın sıfatları tecelli edince hâdisin sıfatlarını yakar, mahveder.
  • چون تجلی کرد اوصاف قدیم ** پس بسوزد وصف حادث را گلیم
  • Sahabe arasında birisi Kur’an’ın dörtte birini ezberledi de duyuldu mu, sahabe, bu bizim ulumuzdur derdi.
  • ربع قرآن هر که را محفوظ بود ** جل فینا از صحابه می‌شنود
  • Böyle bir büyük mana ile sureti bir arada cem etmek, hayretlere düşmüş, mest olmuş padişahtan başka kimseye mümkün değildir.
  • جمع صورت با چنین معنی ژرف ** نیست ممکن جز ز سلطانی شگرف
  • Böyle bir sarhoşluk âleminde edep kaidelerine riayet etmenin zaten imkânı yoktur, bu imkân bulunsa bile şaşılacak şeydir doğrusu!
  • در چنین مستی مراعات ادب ** خود نباشد ور بود باشد عجب
  • İstiğna âleminde niyaza riayet etmek, yuvarlak bir şeyle uzun bir şeyi, zıddoldukları halde bir arada cem etmeye benzer. 1395
  • اندر استغنا مراعات نیاز ** جمع ضدینست چون گرد و دراز
  • Sopa, esasen körlerin sevgilisidir. Kör, Kur’an sandığına benzer ancak.
  • خود عصا معشوق عمیان می‌بود ** کور خود صندوق قرآن می‌بود
  • Körlerin sözleri, Mushaf harfleriyle, eski hikâyelerle, korkutuşlarla dolu sandıklardır.
  • گفت کوران خود صنادیقند پر ** از حروف مصحف و ذکر و نذر
  • Fakat Kur’an’la dolu sandık, boş sandıktan iyidir elbet.
  • باز صندوقی پر از قرآن به است ** زانک صندوقی بود خالی بدست
  • Yüksüz sandık fareler ve yılanlar dolu sandıktan daha iyidir.
  • باز صندوقی که خالی شد ز بار ** به ز صندوقی که پر موشست و مار
  • Hâsılı insan, vuslata erdi mi vasıta olan kadın, adamın gözüne soğuk görünmeye başlar. 1400
  • حاصل اندر وصل چون افتاد مرد ** گشت دلاله به پیش مرد سرد
  • Güzelim istediğin şeye ulaştın mı artık bilgi sahibi olmayı istemek kötüdür.
  • چون به مطلوبت رسیدی ای ملیح ** شد طلب کاری علم اکنون قبیح
  • Göklerin damlarına çıktıktan sonra da merdiven aramak manasızdır.
  • چون شدی بر بامهای آسمان ** سرد باشد جست وجوی نردبان
  • Hayra ulaşan kişi, dostluk ve başkasına bir şey öğretmek maksatlarından başka bir maksatla yine hayır yolunu arar, o yoldan bahsederse bu iş, soğuk bir şeydir.
  • جز برای یاری و تعلیم غیر ** سرد باشد راه خیر از بعد خیر
  • Aydın ayna saf ve cilâlı bir halde iken onu cilâlamaya kalkışmak bilgisizliktir.
  • آینه‌ی روشن که شد صاف و ملی ** جهل باشد بر نهادن صیقلی
  • Padişah tarafından kabul edilip huzurunda oturduktan sonra mektup ve elçi araştırmak çirkin bir şeydir. 1405
  • پیش سلطان خوش نشسته در قبول ** زشت باشد جستن نامه و رسول
  • Bir âşığın, mâşukunun huzurunda aşk mektubu okuması, sevgilinin bu hareketi beğenmemesi, delâlet edilen şey meydana geldikten sonra delil aramak çirkin bir şeydir, bilinen şeye ulaşıldıktan sonra bilgi ile uğraşmak kötü bir şeydir
  • داستان مشغول شدن عاشقی به عشق‌نامه خواندن و مطالعه کردن عشق‌نامه درحضور معشوق خویش و معشوق آن را ناپسند داشتن کی طلب الدلیل عند حضور المدلول قبیح والاشتغال بالعلم بعد الوصول الی المعلوم مذموم
  • Sevgili âşıklarından birisini huzuruna çağırdı. Âşık aşk mektubunu çıkarıp sevgilisinin huzurunda okumaya başladı.
  • آن یکی را یار پیش خود نشاند ** نامه بیرون کرد و پیش یار خواند
  • Mektupta beyitler, övüşler, ihtiyaç ve âciz yoksulluk… Birçok lâflar vardı.
  • بیتها در نامه و مدح و ثنا ** زاری و مسکینی و بس لابه‌ها
  • Mâşuk dedi ki: “Eğer bu okuma, benim içinse vuslat zamanı ömür zayi etmektir bu!
  • گفت معشوق این اگر بهر منست ** گاه وصل این عمر ضایع کردنست
  • Ben yanımdayım, sen mektup okuyorsun. Bu âşıklık alâmeti değil ki!”
  • من به پیشت حاضر و تو نامه خوان ** نیست این باری نشان عاشقان
  • Âşık dedi ki: “Doğru, sen buradasın ama ben, istediğim zevki, istediğim gibi bulamıyorum ki, 1410
  • گفت اینجا حاضری اما ولیک ** من نمی‌یایم نصیب خویش نیک
  • Geçen yıl senden aldığım zevki, şimdi vuslatına erişmiş olduğum halde alamıyorum.
  • آنچ می‌دیدم ز تو پارینه سال ** نیست این دم گرچه می‌بینم وصال
  • Ben bu kaynaktan arı, duru su içtim, o suyla gözümü de yeniledim, gönlümü de.
  • من ازین چشمه زلالی خورده‌ام ** دیده و دل ز آب تازه کرده‌ام
  • Şimdi kaynağı görüyorum ama su yok. Yoksa suyolumu birisi mi kesti” dedi.
  • چشمه می‌بینم ولیکن آب نی ** راه آبم را مگر زد ره‌زنی
  • Mâşuk dedi ki: “Şu halde ben, senin sevgilin değilim. Ben Bulgar Türküyüm, sen Katu Türkü istiyorsun.
  • گفت پس من نیستم معشوق تو ** من به بلغار و مرادت در قتو
  • Sen bana değil, bir hale âşıksın. Fakat yiğidim, hal elde kalmaz ki. 1415
  • عاشقی تو بر من و بر حالتی ** حالت اندر دست نبود یا فتی