- Rüzgârla yere düşen meyvelerden başka hiçbir meyve yemeyeyim, elimi hiçbir dala uzatmayayım.” dedi.
- جز از آن میوه که باد انداختش ** من نچینم از درخت منتعش
- Bir müddet nezrine vefa etti. Fakat nihayet kaza ve kaderin imtihanları çıkageldi.
- مدتی بر نذر خود بودش وفا ** تا در آمد امتحانات قضا
- Bu yüzden, sözlerinizde daima inşallah deyin, ahitlerinizde de Allah dilerse sözünü söyleyin.
- زین سبب فرمود استثنا کنید ** گر خدا خواهد به پیمان بر زنید
- Çünkü ben, gönle her zaman başka bir meyil verir, her an gönle başka bir dağ vururum.
- هر زمان دل را دگر میلی دهم ** هرنفس بر دل دگر داغی نهم
- Biz her sabah yeni bi işte, yeni bir güçteyiz. Her şey, bizim dileğimize göre meydana gelir denmiştir. 1640
- کل اصباح لنا شان جدید ** کل شیء عن مرادی لا یحید
- Hadiste “ Gönül, ovada rüzgârlara tabi bir tüy benzer.
- در حدیث آمد که دل همچون پریست ** در بیابانی اسیر صرصریست
- Rüzgâr, tüyü her tarafa uçurur, gâh sola, gâh sağa götürür durur.” denmektedir.
- باد پر را هر طرف راند گزاف ** گه چپ و گه راست با صد اختلاف
- Başka bir hadiste de denmiştir ki: “ Bu gönlü ateş üstündeki kazanda kaynayan bir su bil!”
- در حدیث دیگر این دل دان چنان ** کب جوشان ز آتش اندر قازغان
- Gönlün her an başka bir dileği vardır. Fakat bu dilek kendisinden değildir, başka bir yerdendir.
- هر زمان دل را دگر رایی بود ** آن نه از وی لیک از جایی بود
- Şu halde gönlün reyine, gönlün dileğine neden emin olur da ahdeder, sonunda da pişman olur, nedamete düşersin? 1645
- پس چرا آمن شوی بر رای دل ** عهد بندی تا شوی آخر خجل
- Fakat bu yine de Allah’ın hükmündendir. Allah’ın takdiridir. Kuyuyu görürsün de çekinmeye kudretin olmaz.
- این هم از تاثیر حکمست و قدر ** چاه میبیینی و نتوانی حذر
- Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse düşmesine taaccüp edilmez ki.
- نیست خود ازمرغ پران این عجب ** که نبیند دام و افتد در عطب
- Şaşılacak şey şudur: Hem tuzağı görür, hem mıhı görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
- این عجب که دام بیند هم وتد ** گر بخواهد ور نخواهد میفتد
- Gözü açık kulağı açık, tuzak önde… Yine de kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar!
- چشم باز و گوش باز و دام پیش ** سوی دامی میپرد با پر خویش
- Kaza ve kader tuzağının eseri görünen, kendisi görünmeyen bir şeye benzemesi
- تشبیه بند و دام قضا به صورت پنهان به اثر پیدا
- Bir kişizade görürsün… Çula, çuvala bürünmüş, baş açık, belâlara uğramış. 1650
- بینی اندر دلق مهتر زادهای ** سر برهنه در بلا افتادهای
- Bir kahpenin sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Elbiselerini, malını, mülkünü sarmış.
- در هوای نابکاری سوخته ** اقمشه و املاک خود بفروخته
- Elindeki, avucundaki gitmiş, adı kötüye çıkmış hor hakir bir hale gelmiş, düşmanlarının isteği gibi tepesi üstüne yuvarlanıp gidiyor!
- خان و مان رفته شده بدنام و خوار ** کام دشمن میرود ادبیروار
- Adamcağız bir zahit gördü mü “Ey ulu, Allah için bana bir himmet et.
- زاهدی بیند بگوید ای کیا ** همتی میدار از بهر خدا
- Bu aşağılık ve kötü sevdaya düştüm, elimdeki maldan, altından, nimetten oldum.
- کاندرین ادبار زشت افتادهام ** مال و زر و نعمت از کف دادهام
- Bir himmet et, belki bu dertten kurtulur, bu kara balçıktan sıçrar, çıkarmı der”. 1655
- همتی تا بوک من زین وا رهم ** زین گل تیره بود که بر جهم
- Halktan da dua etmelerini istemektedir. İleri gelenlerden de..“ Aman, beni kurtarın, kurtarın, kurtarın!” demektedir.
- این دعا میخواهد او از عام و خاص ** کالخلاص و الخلاص و الخلاص
- Eli de açık, ayağı da. Ne onu bağlamışlar, ne başında bir adam var, ne ayağın da bukağı!
- دست باز و پای باز و بند نی ** نه موکل بر سرش نه آهنی
- A adam, hangi bağdan kurtulmak istiyor, hangi hapisten kaçmak diliyorsun?
- از کدامین بند میجویی خلاص ** وز کدامین حبس میجویی مناص
- Hangi bağdan olacak? Tertemiz ruhtan başka kimsenin göremediği takdir bağından gizli olan kaza bağından!
- بند تقدیر و قضای مختفی ** کی نبیند آن بجز جان صفی
- Ortada değil görünmüyor, gizli ama zindandan da beter, demir zincirlerden de! 1660
- گرچه پیدا نیست آن در مکمنست ** بتر از زندان و بند آهنست