- Bir de baktım ki hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmiş.
- یک ازیشان را ندیدم در مقام ** رفته بودند از مقام خود تمام
- Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi! 2290
- نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر
- Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
- درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
- Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
- در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
- Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
- درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
- Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.
- آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطهی ماهیان در آب جو
- Yıllarca onların hasretiyle yandı, ömürlerce iştiyaklarından gözyaşı döktü. 2295
- سالها درحسرت ایشان بماند ** عمرها در شوق ایشان اشک راند
- Ama sen dersin ki Allah eri Allah’a erişmişken nasıl olur da insanı anar?
- تو بگویی مرد حق اندر نظر ** کی در آرد با خدا ذکر بشر
- A adam, bu suale karşı ancak eşek kakılır kalır. Sen, onların can olduklarını görmedin, onları insan suretinde gördün.
- خر ازین میخسپد اینجا ای فلان ** که بشر دیدی تو ایشان را نه جان
- Ey hamhalat, işte iş bu yüzden harap oldu ya… Onları, alelâde adamlara uydun da insan gördün!
- کار ازین ویران شدست ای مرد خام ** که بشر دیدی مر ایشان را چو عام
- İblis de “Ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan” dedi. İşte sen de onları, İblis’in Âdem’i gördüğü gibi gördün.
- تو همان دیدی که ابلیس لعین ** گفت من از آتشم آدم ز طین
- O iblis gözünü bir an olsun yum; ne vakte kadar suret görüp duracaksın, ne vakte kadar, ne vakte kadar? 2300
- چشم ابلیسانه را یک دم ببند ** چند بینی صورت آخر چند چند
- Ey Dekukî, ırmak gibi yaşlar döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme!
- ای دقوقی با دو چشم همچو جو ** هین مبر اومید ایشان را بجو
- Gafil olma, ara… Ara ki devlet, aramaktadır. Gönle gelen her ferah, bir sıkıntıya bağlıdır.
- هین بجو که رکن دولت جستن است ** هر گشادی در دل اندر بستن است
- Âlemin bütün işlerini bırak da canla başla üveyk kuşu gibi “kû, kû – nerede, nerede” de!
- از همه کار جهان پرداخته ** کو و کو میگو بجان چون فاخته
- Ey perde altında kalan iyi dikkat et, Allah “Dua edin, beni çağırın… Size icabet edeyim” dedi, icabetin şartı bile duadır.
- نیک بنگر اندرین ای محتجب ** که دعا را بست حق در استجب
- Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur. 2305
- هر که را دل پاک شد از اعتلال ** آن دعااش میرود تا ذوالجلال
- Davud aleyhisselâm zamanında çalışmadan, eziyet çekmeden helâl rızık elde etmek isteyen kişi ve duasının kabul olması
- باز شرح کردن حکایت آن طالب روزی حلال بی کسب و رنج در عهد داود علیه السلام و مستجاب شدن دعای او
- Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte,
- یادم آمد آن حکایت کان فقیر ** روز و شب میکرد افغان و نفیر
- Allah’tan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi.
- وز خدا میخواست روزی حلال ** بی شکار و رنج و کسب و انتقال
- Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
- پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنجتو
- Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
- هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
- Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen. 2310
- صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین
- Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
- هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
- Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
- گفت من روزی ز حق میخواستم ** قبله را از لابه میآراستم
- Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
- آن دعای کهنهام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب