English    Türkçe    فارسی   

3
2339-2363

  • Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.
  • که تو روزی شه شوی ای پهلوان ** تا بمالی این جفا در رویشان
  • Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu. 2340
  • قایل این بانگ ناید در نظر ** لیک دل بشناخت قایل را ز اثر
  • O sesten cana bir kuvvet, bir rahat, bir huzur geliyordu.
  • قوتی و راحتی و مسندی ** در میان جان فتادش زان ندا
  • İbrahim’e ateş nasıl bir gül bahçesi olmuşsa o ses yüzünden kuyu da Yusuf’a gül bahçesi kesilmişti.
  • چاه شد بر وی بدان بانگ جلیل ** گلشن و بزمی چو آتش بر خلیل
  • Gayri ne cefa geldiyse o kuvvetle tahammül etti. Neşeyle çekti.
  • هر جفا که بعد از آنش می‌رسید ** او بدان قوت بشادی می‌کشید
  • Nitekim Elest sesinin zevki de her müminin gönlünde tâ mahşere kadar sürer gider.
  • همچنانک ذوق آن بانگ الست ** در دل هر مومنی تا حشر هست
  • Bu yüzden müminler, ne belâya itiraz ederler, ne Hakk’ın emir ve nehyinden sıkılırlar. 2345
  • تا نباشد در بلاشان اعتراض ** نه ز امر و نهی حقشان انقباض
  • Başkalarının ağzına acılık veren bir lokmaya benzeyen Allah hükmü, onlara gülbeşeker gelir, tatlı tatlı yerler, hazmederler.
  • لقمه‌ی حکمی که تلخی می‌نهد ** گلشکر آن را گوارش می‌دهد
  • Allah hükmünü kabul etmeyip inkâr eden, o lokmayı yese bile kusan kişiyle yaramaz.
  • گلشکر آن را که نبود مستند ** لقمه را ز انکار او قی می‌کند
  • Elest gününde bir rüya gören, Allah’a ibadet yolunda sarhoş olur.
  • هر که خوابی دید از روز الست ** مست باشد در ره طاعات مست
  • Sarhoş deve gibi bu ibadet çuvalını hiç usanmadan, sıkılmadan çeker durur.
  • می‌کشد چون اشتر مست این جوال ** بی فتور و بی گمان و بی ملال
  • Ağzının etrafındaki tasdik köpüğü, onun sarhoşluğuna, coşkunluğuna şahittir. 2350
  • کفک تصدیقش بگرد پوز او ** شد گواه مستی و دلسوز او
  • Deve, kuvvetlenip erkek aslan kesildi mi ağır yükler çeker de yine o yüklerin altında az yer, az içer.
  • اشتر از قوت چو شیر نر شده ** زیر ثقل بار اندک‌خور شده
  • Dişi deve arzusuyla yüzlerce zahmet ve açlık çeker. Hatta dağ bile ona bir kıl gelir!
  • ز آرزوی ناقه صد فاقه برو ** می‌نماید کوه پیشش تار مو
  • Elest âleminde böyle bir rüya görmeyen bu dünyada ne kul olur, ne mürit!
  • در الست آنکو چنین خوابی ندید ** اندرین دنیا نشد بنده و مرید
  • Olsa bile gönlünde yüzlerce tereddüt vardır. Bir an şükrederse bir yıl şikâyet eder.
  • ور بشد اندر تردد صد دله ** یک زمان شکرستش و سالی گله
  • Din yolunda yüzlerce tereddütle ve inanmayarak öne doğru bir adım atarsa öbür adımı arda doğru gider. 2355
  • پای پیش و پای پس در راه دین ** می‌نهد با صد تردد بی یقین
  • Bunu da ileride anlatırım, borcum olsun… Eğer öğrenmekte acele ediyorsan “Elemneşrah” suresini oku!
  • وام‌دار شرح اینم نک گرو ** ور شتابستت ز الم نشرح شنو
  • Bu manayı etraflıca anlatmaya kalkışsam ne haddi vardır, ne kenarı. Yürü öküzünü dâva edene doğru eşek sür!
  • چون ندارد شرح این معنی کران ** خر به سوی مدعی گاو ران
  • Adam dedi ki: “Yarabbi, bu suç yüzünden şu azgın adam, bana kör dedi. Bu ne iblisçe bir kıyas Yarabbi?
  • گفت کورم خواند زین جرم آن دغا ** بس بلیسانه قیاسست ای خدا
  • Ben ne vakit körcesine dua ettim. Allah’tan başka kime ihtiyacımı söyledim?
  • من دعا کورانه کی می‌کرده‌ام ** جز به خالق کدیه کی آورده‌ام
  • Kör, bilgisizlikle halktan bir şeyler umar. Ben senden umuyorum… Her güç şey sana kolaydır. 2360
  • کور از خلقان طمع دارد ز جهل ** من ز تو کز تست هر دشوار سهل
  • Asıl kör kendisi ki beni kör saydı, canla başla niyaz ettiğimi görmedi bile!
  • آن یکی کورم ز کوران بشمرید ** او نیاز جان و اخلاصم ندید
  • Benim bu körlüğüm, aşk körlüğüdür. Güzelim, sevdiği şey, insanı kör ve sağır yapar derler ya… bu körlük, o körlüktür.
  • کوری عشقست این کوری من ** حب یعمی و یصمست ای حسن
  • Allah’tan başkasını görmüyorum, fakat onu görüyorum. Aşkımın muktezası da bu değil midir? Söyle.
  • کورم از غیر خدا بینا بدو ** مقتضای عشق این باشد نکو