English    Türkçe    فارسی   

3
2473-2497

  • Sonra suçunu meydana koyalım, adalet bayrağını ovaya dikelim” dedi.
  • تا گناه و جرم او پیدا کنم ** تا لوای عدل بر صحرا زنم
  • Sonra dedi ki: Ey köpek, sen bu adamın atasını öldürdün. Sen o zatın kölesiydin, bu yüzden onun kanına girdin.
  • گفت ای سگ جد او را کشته‌ای ** تو غلامی خواجه زین رو گشته‌ای
  • Efendini öldürüp malını, mülkünü zapt ettin. Fakat Allah bunu meydana çıkardı. 2475
  • خواجه را کشتی و بردی مال او ** کرد یزدان آشکارا حال او
  • Karın yok mu? Onun cariyesiydi. Onunla birleştin de bu kötü işi yaptın.
  • آن زنت او را کنیزک بوده است ** با همین خواجه جفا بنموده است
  • Ondan erkek, dişi… Ne doğduysa hepsine mirasçı bu adamdır.
  • هر چه زو زایید ماده یا که نر ** ملک وارث باشد آنها سر بسر
  • Çünkü sen bir kölesin, çalışıp çabalarsın, eline geçen onundur. Şeriat mı aradın, al sana mükemmel bir şeriat, hadi şimdi yürü bakalım!
  • تو غلامی کسب و کارت ملک اوست ** شرع جستی شرع بستان رو نکوست
  • Sen burada efendini zari zari ağlatarak öldürdün. Efendin sana burada, aman yapma, etme diyordu.
  • خواجه را کشتی باستم زار زار ** هم برینجا خواجه گویان زینهار
  • Korkunç bir hayal gördün, korktun... Acelenden bıçağı da adamcağızın başıyla beraber toprağa gömdün. 2480
  • کارد از اشتاب کردی زیر خاک ** از خیالی که بدیدی سهمناک
  • İşte başı da şuracıkta gömülü, bıçak da. Haydi, kazın şurasını!
  • نک سرش با کارد در زیر زمین ** باز کاوید این زمین را همچنین
  • Bu köpeğin adı da bıçakta yazılıdır. Bu zalim, efendisine işte böyle bir hilede, böyle bir zulümde bulundu.”
  • نام این سگ هم نبشته کارد بر ** کرد با خواجه چنین مکر و ضرر
  • Yeri kazdılar, bıçağı da bulup çıkardılar. Kesik başı da!
  • همچنان کردند چون بشکافتند ** در زمین آن کارد و سر را یافتند
  • Halka bir velveledir düştü. Hepsi de zünnarlarını kestiler.
  • ولوله در خلق افتاد آن زمان ** هر یکی زنار ببرید از میان
  • Ondan sonra öküzü kesene “Gel buraya hak sahibi, bu yüzü karadan hakkını al” dedi. 2485
  • بعد از آن گفتش بیا ای دادخواه ** داد خود بستان بدان روی سیاه
  • Davud Aleyhisselâm’ın bu delili gösterdikten sonra katilin kısas edilmesini emretmesi
  • قصاص فرمودن داود علیه السلام خونی را بعد از الزام حجت برو
  • Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas edilmesini emretti. Ne hile yaparsa yapsın, Allah bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
  • هم بدان تیغش بفرمود او قصاص ** کی کند مکرش ز علم حق خلاص
  • Allah’ın hilmi, müdarada bulunur. Bulunur ama adam, haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
  • حلم حق گرچه مواساها کند ** لیک چون از حد بشد پیدا کند
  • Kan uyumaz. Gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.
  • خون نخسپد درفتد در هر دلی ** میل جست و جوی و کشف مشکلی
  • Kıyamet gününün sahibi olan Allah’ın adaleti, şunun, bunun gönlünden zuhur eder durur.
  • اقتضای داوری رب دین ** سر بر آرد از ضمیر آن و این
  • “Filân ne oldu, hali nedir, kim öldürdü acaba?” diye topraktan ekin fışkırır gibi şunun, bunun gönlünden meraklar fışkırır. 2490
  • کان فلان چون شد چه شد حالش چه گشت ** همچنانک جوشد از گلزار کشت
  • Gönüllerdeki bu meraklar, bu araştırmalar, bundan bahsetmeler, hep o kanın kaynamasıdır.
  • جوشش خون باشد آن وا جستها ** خارش دلها و بحث و ماجرا
  • O adamın gizli sırrı meydana çıkınca Davud’un mucizesi halka yayıldı; bu mucize bir dereceyken halk tarafından âdeta iki derece meşhur oldu.
  • چونک پیداگشت سر کار او ** معجزه داود شد فاش و دوتو
  • Herkes baş açık gelip yerlere secde etmekte,
  • خلق جمله سر برهنه آمدند ** سر به سجده بر زمینها می‌زدند
  • “Biz doğuştan körmüşüz, senden yüzlerce şaşılacak şey gördük.
  • ما همه کوران اصلی بوده‌ایم ** از تو ما صد گون عجایب دیده‌ایم
  • Taş, Talût’la beraber savaşa giderken sana söyledi, beni al dedi. 2495
  • سنگ با تو در سخن آمد شهیر ** کز برای غزو طالوتم بگیر
  • Sen elinde bir sapan, üç tane de taş olduğu halde geldin, yüz binlerce adamı birbirine kattın, kırdın, geçirdin.
  • تو به سه سنگ و فلاخن آمدی ** صد هزاران مرد را بر هم زدی
  • Taşların yüz binlerce parçaya ayrıldı, her parçası bir düşmanın kanını içti.
  • سنگهایت صدهزاران پاره شد ** هر یکی هر خصم را خون‌خواره شد