Allah, emirlerini halka bildirir, bunu için alacağı ücreti de Allah verir. Biz, sevgilinin uğrunda halka çirkin göründük; yüzümüz, düşman yüzüne benzedi gitti!
مزد تبلیغ رسالاتش ازوست ** زشت و دشمنرو شدیم از بهر دوست
Fakat bu kapıdan usanmadık da, usanmayız da. Yol uzun olduğundan her yerde oturup dinleniyoruz.
ما برین درگه ملولان نیستیم ** تا ز بعد راه هر جا بیستیم
Sevgiliden ayrılan, hapislere düşen adamın gönlü soğur, o çeşit adam usanır, bıkar.
دل فرو بسته و ملول آنکس بود ** کز فراق یار در محبس بود
Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok! 2935
در دل ما لالهزار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست
Daima terütazeyiz, daima genciz, lâtifiz… Daima güzeliz, tatlıyız, daima gülüp durmadayız, zarifiz!
دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف
Bizce yüzyılla bir saat birdir… Uzun yol, kısa zaman bize göre değil!
پیش ما صد سال و یکساعت یکیست ** که دراز و کوته از ما منفکیست
O uzunluk, kısalık cisimlere göredir, cana nasıl sığar.
آن دراز و کوتهی در جسمهاست ** آن دراز و کوته اندر جان کجاست
Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.
سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
Uyandıkları anda uyudukları o uzun yıllar, kendilerine bir gün gibi göründü. Çünkü ruhları, yokluktan tekrar bedenlerine geldi. 2940
وانگهی بنمودشان یک روز هم ** که به تن باز آمد ارواح از عدم
Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.
چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
Yokluk gülistanında insan kendisinden geçer… o âlemdeki sarhoşluk, Allah lütfunun büyük kadehindendir.
در گلستان عدم چون بیخودیست ** مستی از سغراق لطف ایزدیست
Onu içmeyen, tadını tatmayan bilmez, anlamaz. Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir?
لم یذق لم یدر هر کس کو نخورد ** کی بوهم آرد جعل انفاس ورد
Bu zevk mevhum değildir. Mevhum olsaydı da mevhumlar gibi yok olurdu.
نیست موهوم ار بدی موهوم آن ** همچو موهومان شدی معدوم آن
Cehennem, nasıl olur da aklına cenneti getirir? Çirkin domuzda güzel yüz ne gezer? 2945
دوزخ اندر وهم چون آرد بهشت ** هیچ تابد روی خوب از خوک زشت
Kendin gel, aklını başına devşir de böyle bir lokma ağzına kadar gelmişken kendi boğazını kendin sıkma a aşağılık kişi!
هین گلوی خود مبر هان ای مهان ** اینچنین لقمه رسیده تا دهان
Biz sarp yolları vardırdık… Bize uyanlara yolu kolaylattık.
راههای صعب پایان بردهایم ** ره بر اهل خویش آسان کردهایم
Peygamberlerin “imana gelin” diye ricalarına karşı halkın tekrar itiraz etmesi
مکرر کردن قوم اعتراض ترجیه بر انبیا علیهمالسلام
Sebâlılar, “Siz kendinizce yomlu yıldızlarsanız ama bize göre yomsuzsunuz; bizimle zıtsınız, bize aykırısınız siz.
قوم گفتند از شما سعد خودیت ** نحس مایید و ضدیت و مرتدیت
Hiçbir düşüncemiz yokken bizi dertlere, meşakkatlere saldınız.
جان ما فارغ بد از اندیشهها ** در غم افکندید ما را و عنا
Biz, birbirimizle uzlaşmış bir topluluk, sizin kötü haberlerinizle aramıza yüzlerce ayrılık düştü. 2950
ذوق جمعیت که بود و اتفاق ** شد ز فال زشتتان صد افتراق
Biz şekerler yiyen dudu kuşlarıydık… Sizin yüzünüzden ölümü düşünen baykuşlara döndük.
طوطی نقل شکر بودیم ما ** مرغ مرگاندیش گشتیم از شما
Nerede bir gam masalı varsa, nerede bir kötü, bir kabul edilmeyecek ses duyulursa…
هر کجا افسانهی غمگستریست ** هر کجا آوازهی مستنکریست
Bu âlemde nerede bir kötüye yormak, nerede bir kötü surete dönmek, nerede bir azap varsa,
هر کجا اندر جهان فال بذست ** هر کجا مسخی نکالی ماخذست
Hepsi sizin söylediğiniz sözlerde sizin getirdiğiniz misallerde, sizin yormanızda. Bütün hırsınız, zevkiniz, âlemi derde düşürmek” dediler.
در مثال قصه و فال شماست ** در غمانگیزی شما را مشتهاست
Peygamberlerin cevapları
باز جواب انبیا علیهم السلام
Peygamberler dediler ki: “Çirkin ve kötüye yormak, sizin ruhunuzdan meydana gelen bir şey. Bu kabahat biz de değil, sizde. 2955
انبیا گفتند فال زشت و بد ** از میان جانتان دارد مدد