English    Türkçe    فارسی   

3
3056-3080

  • Hamam tasını, peştamalı, havluyu, kili, Altın’dan al da hamama gidelim, haydi” diye seslendi.
  • طاس و مندیل و گل از التون بگیر ** تابه گرمابه رویم ای ناگزیر
  • Sungur, hamam tasıyla iyi bir peştamal ve havlu aldı. Beraberce yola düştüler.
  • سنقر آن دم طاس و مندیلی نکو ** برگرفت و رفت با او دو بدو
  • Yolda bir mescit vardı. Ezanda okunmaktaydı. Sungur ezan sesini duydu.
  • مسجدی بر ره بد و بانگ صلا ** آمد اندر گوش سنقر در ملا
  • Namaza pek düşkündü. Dedi ki: “Ey kuluna iltifatlarda, ihsanlarda bulunan beyim,
  • بود سنقر سخت مولع در نماز ** گفت ای میر من ای بنده‌نواز
  • Sen şu dükkânda birazcık otur da ben namazı kılıvereyim.” 3060
  • تو برین دکان زمانی صبرکن ** تا گزارم فرض و خوانم لم یکن
  • Bey, dükkânda oturdu. İmamla cemaat namazı kılıp camiden çıktılar.
  • چون امام و قوم بیرون آمدند ** ازنماز و وردها فارغ شدند
  • Sungur kuşluk çağına kadar içerde kaldı. Bey, bir müddet bekledi.
  • سنقر آنجا ماند تا نزدیک چاشت ** میر سنقر را زمانی چشم داشت
  • “Sungur, neye dışarı çıkmıyorsun?” diye seslendi. Sungur, içerden “Efendim, koyuvermiyorlar.
  • گفت ای سنقر چرا نایی برون ** گفت می‌نگذاردم این ذو فنون
  • Birazcık daha sabret, şimdi geliyorum. Beni beklemekte olduğunu biliyorum, unutmadım” dedi.
  • صبر کن نک آمدم ای روشنی ** نیستم غافل که در گوش منی
  • Bey, tam yedi kere seslendi, bekledi, bekledi, seslendi. Nihayet Sungur’un bu cilvesinden usandı, âciz kaldı, sabrı tükendi. 3065
  • هفت نوبت صبر کرد و بانگ کرد ** تاکه عاجز گشت از تیباش مرد
  • Sungur, beyin her seslenişinde “Efendim, dışarı çıkacağım ama daha koyuvermiyorlar” diyordu.
  • پاسخش این بود می‌نگذاردم ** تا برون آیم هنوز ای محترم
  • Bey “Yahu, mescitte kimse kalmadı koyvermeyen kim, seni orada kim tutuyor?” diye bağırdı.
  • گفت آخر مسجد اندر کس نماند ** کیت وا می‌دارد آنجا کت نشاند
  • Sungur dedi ki: “Seni dışardan içeriye sokmayan yok mu? İşte beni de içerden dışarıya çıkarmayan o.
  • گفت آنک بسته‌استت از برون ** بسته است او هم مرا در اندرون
  • Sana içeri girmeye izin vermeyen, benim de dışarı çıkmama mâni olmakta.
  • آنک نگذارد ترا کایی درون ** می‌بنگذارد مرا کایم برون
  • Senin bu tarafa adım atmana müsaade etmeyen benim de dışarıya adım atmama mâni oluyor!” 3070
  • آنک نگذارد کزین سو پا نهی ** او بدین سو بست پای این رهی
  • Balıkları karaya çıkarmayan deniz, karadakileri de denize sokmamakta.
  • ماهیان را بحر نگذارد برون ** خاکیان را بحر نگذارد درون
  • Balığın aslı sudan, öbür hayvanların aslı topraktan.
  • اصل ماهی آب و حیوان از گلست ** حیله و تدبیر اینجا باطلست
  • Bu işte hile ve düzene başvurmanın, tedbirlere girişmenin faydası yok ki!
  • قفل زفتست و گشاینده خدا ** دست در تسلیم زن واندر رضا
  • Kilit pek kuvvetli, açıcıda Allah. Teslimiyete yapışa gör, rıza göster!
  • ذره ذره گر شود مفتاحها ** این گشایش نیست جز از کبریا
  • Tedbirini unuttun mu pirinden o taze bahtı bulur, devlete erişirsin. 3075
  • چون فراموشت شود تدبیر خویش ** یابی آن بخت جوان از پیر خویش
  • Kendini unuttun mu seni anarlar… Kul oldun mu azat ederler!
  • چون فراموش خودی یادت کنند ** بنده گشتی آنگه آزادت کنند
  • “Hattâ izistey’ eserrüsül” hükmünce Peygamberlerin, münkirler, sözlerimizi kabul etmiyorlar diye ümitsizliğe, yese düşmeleri
  • نومید شدن انبیا از قبول و پذیرای منکران قوله حتی اذا استیاس الرسل
  • Peygamberler bile, “Şuna buna nasihat edip duruyoruz.
  • انبیا گفتند با خاطر که چند ** می‌دهیم این را و آن را وعظ و پند
  • Niceye bir soğuk demiri dövüp duracak, niceye bir kafese üfleyip yatacağız?” diye hatırlarından geçirdiler.
  • چند کوبیم آهن سردی ز غی ** در دمیدن در قفض هین تا بکی
  • Halkın yaptığı işler, Allah’ın kaza ve kaderiyledir. Dişin keskinliği, midenin hararet ve kuvvetinden ileri gelir.
  • جنبش خلق از قضا و وعده است ** تیزی دندان ز سوز معده است
  • Nefs-i Kül, insanın cüz’i nefsine tesir etti de olacaklar oldu. Balık baştan kokar, kuyruktan değil! 3080
  • نفس اول راند بر نفس دوم ** ماهی از سر گنده باشد نه ز دم