- Sungur dedi ki: “Seni dışardan içeriye sokmayan yok mu? İşte beni de içerden dışarıya çıkarmayan o.
- گفت آنک بستهاستت از برون ** بسته است او هم مرا در اندرون
- Sana içeri girmeye izin vermeyen, benim de dışarı çıkmama mâni olmakta.
- آنک نگذارد ترا کایی درون ** میبنگذارد مرا کایم برون
- Senin bu tarafa adım atmana müsaade etmeyen benim de dışarıya adım atmama mâni oluyor!” 3070
- آنک نگذارد کزین سو پا نهی ** او بدین سو بست پای این رهی
- Balıkları karaya çıkarmayan deniz, karadakileri de denize sokmamakta.
- ماهیان را بحر نگذارد برون ** خاکیان را بحر نگذارد درون
- Balığın aslı sudan, öbür hayvanların aslı topraktan.
- اصل ماهی آب و حیوان از گلست ** حیله و تدبیر اینجا باطلست
- Bu işte hile ve düzene başvurmanın, tedbirlere girişmenin faydası yok ki!
- قفل زفتست و گشاینده خدا ** دست در تسلیم زن واندر رضا
- Kilit pek kuvvetli, açıcıda Allah. Teslimiyete yapışa gör, rıza göster!
- ذره ذره گر شود مفتاحها ** این گشایش نیست جز از کبریا
- Tedbirini unuttun mu pirinden o taze bahtı bulur, devlete erişirsin. 3075
- چون فراموشت شود تدبیر خویش ** یابی آن بخت جوان از پیر خویش
- Kendini unuttun mu seni anarlar… Kul oldun mu azat ederler!
- چون فراموش خودی یادت کنند ** بنده گشتی آنگه آزادت کنند
- “Hattâ izistey’ eserrüsül” hükmünce Peygamberlerin, münkirler, sözlerimizi kabul etmiyorlar diye ümitsizliğe, yese düşmeleri
- نومید شدن انبیا از قبول و پذیرای منکران قوله حتی اذا استیاس الرسل
- Peygamberler bile, “Şuna buna nasihat edip duruyoruz.
- انبیا گفتند با خاطر که چند ** میدهیم این را و آن را وعظ و پند
- Niceye bir soğuk demiri dövüp duracak, niceye bir kafese üfleyip yatacağız?” diye hatırlarından geçirdiler.
- چند کوبیم آهن سردی ز غی ** در دمیدن در قفض هین تا بکی
- Halkın yaptığı işler, Allah’ın kaza ve kaderiyledir. Dişin keskinliği, midenin hararet ve kuvvetinden ileri gelir.
- جنبش خلق از قضا و وعده است ** تیزی دندان ز سوز معده است
- Nefs-i Kül, insanın cüz’i nefsine tesir etti de olacaklar oldu. Balık baştan kokar, kuyruktan değil! 3080
- نفس اول راند بر نفس دوم ** ماهی از سر گنده باشد نه ز دم
- Bunu böyle bil, bil ama eşeğini de yine ok gibi süre dur. Çünkü Allah, “Emirlerimi tebliğ et” diye emretmiştir; emrinden dışarı çıkmaya imkân yok.
- لیک هم میدان و خر میران چو تیر ** چونک بلغ گفت حق شد ناگزیر
- (Bir fırka cennetliktir, bir fırka cehennemlik). Bu iki fırkanın hangisindensin, bilemezsin ki. Ne olduğunu görünceye kadar çalış, çabala!
- تو نمیدانی کزین دو کیستی ** جهد کن چندانک بینی چیستی
- Gemiye yükünü yükledin mi Allah’a dayanman gerek.
- چون نهی بر پشت کشتی بار را ** بر توکل میکنی آن کار را
- Yolda gark mı olacaksın, kurtulup sağlıkla, selâmetle gideceğin yere mi varacaksın? Bu ikisinden hangisi başına gelecek, bilemezsin ki,
- تو نمیدانی که از هر دو کیی ** غرقهای اندر سفر یا ناجیی
- Eğer ne olacağım, başına ne gelecek? Bunu bilmedikçe gemiye binmem. 3085
- گر بگویی تا ندانم من کیم ** بر نخواهم تاخت در کشتی و یم
- Bu seferden kurtulacak mıyım, yoksa yolda boğulacak mıyım? Ne olacağımı bildir bana.
- من درین ره ناجیم یا غرقهام ** کشف گردان کز کدامین فرقهام
- Ben, başkaları gibi kuru bir ümide kapılıp şüpheyle yola düşmem dersen,
- من نخواهم رفت این ره با گمان ** بر امید خشک همچون دیگران
- Hiçbir ticarette bulunamazsın. Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır.
- هیچ بازرگانیی ناید ز تو ** زانک در غیبست سر این دو رو
- Pul şişe gibi ruhu incecik olan, cüz’i bir şeyden kırılıveren korkak tacir, ticaretinden ne fayda görür, ne ziyan eder.
- تاجر ترسندهطبع شیشهجان ** در طلب نه سود دارد نه زیان
- Hatta fayda şöyle dursun ziyan eder, mahrum kalır, hor olur. Kimde yanış varsa nuru o bulur. 3090
- بل زیان دارد که محرومست و خوار ** نور او یابد که باشد شعلهخوار
- Çünkü bütün işler, ihtimalle yapılır. Sen de din işini üstün ve ön planda tut da kurtul.
- چونک بر بوکست جمله کارها ** کار دین اولی کزین یابی رها
- Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
- نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
- Mukallidin imanı korku ve ümittir
- بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا