English    Türkçe    فارسی   

3
3470-3494

  • Bu sıfatlar, burada nasıl senin emrine tabiyse onlara karşılık olan şeyler de orada senin emrine tabidir. 3470
  • چون به امر تست اینجا این صفات ** پس در امر تست آنجا آن جزات
  • Bir mazluma karşı elinden bir zulüm çıktımı o zulüm bir ağaç olur, o ağaçtan zakkum biter.
  • چون ز دستت زخم بر مظلوم رست ** آن درختی گشت ازو زقوم رست
  • Kızgınlıkla gönüllere ateş saldın mı cehennem ateşinin aslı oldun gitti.
  • چون ز خشم آتش تو در دلها زدی ** مایه‌ی نار جهنم آمدی
  • Ateşin burada nasıl adamları yakarsa ondan meydana gelen eser de orada seni yakar.
  • آتشت اینجا چو آدم سوز بود ** آنچ از وی زاد مرد افروز بود
  • Kızgınlığın ateşin adamlara saldırmakta ya… Ondan meydana gelen ateş de adamlara saldırır.
  • آتش تو قصد مردم می‌کند ** نار کز وی زاد بر مردم زند
  • O yılana, akrebe benzeyen sözlerin yılan ve akrep olur da seni kuyruğundan yakalar. 3475
  • آن سخنهای چو مار و کزدمت ** مار و کزدم گشت و می‌گیرد دمت
  • Velîlere uymadın, onları bekletip durdun, orada da kıyamet gününün beklenmesi san yâr olur, bekler durursun.
  • اولیا را داشتی در انتظار ** انتظار رستخیزت گشت یار
  • Hele yarın, hele öbür gün diye vaat eder, Allah’a dönmeyi sallar durursun ya… İşte bu bekleyiş, mahşerdeki beklemendir, vay sana!
  • وعده‌ی فردا و پس‌فردای تو ** انتظار حشرت آمد وای تو
  • O uzun günde hesap için, canlar yakan güneşin altında bekler kalırsın…
  • منتظر مانی در آن روز دراز ** در حساب و آفتاب جان‌گداز
  • Çünkü sen dünyada göğü de, göktekileri de elbette yola girerim tohumunu eke eke beklemiştin!
  • کسمان را منتظر می‌داشتی ** تخم فردا ره روم می‌کاشتی
  • Kızgınlığın, cehennem ateşinin tohumudur. Kendine gel de şu cehennemini söndür, çünkü o bir tuzaktır. 3480
  • خشم تو تخم سعیر دوزخست ** هین بکش این دوزخت را کین فخست
  • Bu ateşi ancak nur söndürebilir. Cehennem mümine “Nurun ateşimizi söndürdü“ der… Allah’a şükürler olsun!
  • کشتن این نار نبود جز به نور ** نورک اطفا نارنا نحن الشکور
  • Nura sahip olmadığın halde yavaşlık, mülayimlik gösterirsen bu kötü bir şeydir. Çünkü ateşin sönmemiştir, küllenmiştir.
  • گر تو بی نوری کنی حلمی بدست ** آتشت زنده‌ست و در خاکسترست
  • Bu hal, bir tekellüftür. Aklını başına al, ateşi din nurundan başka bir şey söndürmez.
  • آن تکلف باشد و روپوش هین ** نار را نکشد به غیر نور دین
  • Din nurunu görmedikçe emin olma… Çünkü gizli ateş, bir gün olur ortaya çıkar.
  • تا نبینی نور دین آمن مباش ** کاتش پنهان شود یک روز فاش
  • Nuru bir su bil, suya yapış… Suyu elde ettin mi ateşten korkma! 3485
  • نور آبی دان و هم در آب چفس ** چونک داری آب از آتش مترس
  • Ateşi su söndürür. Çünkü ateş, huyu muktezası suyun soyunu, sopunu, oğullarını, (yani ağaçları, otları) yakar, yandırır!
  • آب آتش را کشد کتش بخو ** می‌بسوزد نسل و فرزندان او
  • Birkaç günceğiz o su kuşlarının yanına git de seni Abıhayata ulaştırsınlar.
  • سوی آن مرغابیان رو روز چند ** تا ترا در آب حیوانی کشند
  • Karakuşuyla su kuşu, suret bakımından birdir ama suyla yağ gibi hakikatte birbirine zıttır,
  • مرغ خاکی مرغ آبی هم‌تنند ** لیک ضدانند آب و روغنند
  • Bunlar, birbirlerine benzerler ama her biri, kendi aslına kuldur, köledir. Dikkat ve ihtiyatla hareket et.
  • هر یکی مر اصل خود را بنده‌اند ** احتیاطی کن بهم ماننده‌اند
  • Nitekim vesveseyle Elest deminin vahyi… Her ikisi de duyguyla değil, akılla anlaşılır; fakat aralarında fark var. 3490
  • همچنانک وسوسه و وحی الست ** هر دو معقولند لیکن فرق هست
  • Her ikisi de gönül pazarının tellâlıdır, her ikisi de matahlarını över, durur.
  • هر دو دلالان بازار ضمیر ** رختها را می‌ستایند ای امیر
  • Gönül sarrafıysan fikrini anla, gönlüne geleni bil de esir tellâlı gibi bu iki fikri birbirinden ayırt et.
  • گر تو صراف دلی فکرت شناس ** فرق کن سر دو فکر چون نخاس
  • Eğer şüpheye düşüyor ve iki fikri ayırt edemiyorsan “Aldatmaca yok“ de; acele etme, koşma!
  • ور ندانی این دو فکرت از گمان ** لا خلابه گوی و مشتاب و مران
  • Alışverişte aldanmamanın çaresi
  • حیله دفع مغبون شدن در بیع و شرا
  • Bir dost, Peygamber’e “Ben alışverişte daima aldanıyorum.
  • آن یکی یاری پیمبر را بگفت ** که منم در بیعها با غبن جفت