Ben, yalnız o ateşin bir dumanıyım ateşe delâlet etmekteyim. O padişahtan uzaktayken, onu görmeden hakkında ne söylenmişse hepsi de asılsız, hepsi de saçma!
دود آن نارم دلیلم من برو ** دور از آن شه باطل ما عبروا
Zaten güneşe, âlemi kaplayan nurundan başka bir delil olamaz ki.
خود نباشد آفتابی را دلیل ** جز که نور آفتاب مستطیل
Gölgenin on delâlet etmesine imkân mı var? Gölge, onun yanında hor, hakir olup kalıyor ya… işte bu, kâfi ona!
سایه کی بود تا دلیل او بود ** این بستش کع ذلیل او بود
Bu ululuk, ona tam doğru bir delil: bütün anlayışlar geridedir, o ilerde!3720
این جلالت در دلالت صادقست ** جمله ادراکات پس او سابقست
Bütün anlayışlar topal eşeklere binmiş… O, ok gibi uçup giden rüzgâra!
جمله ادراکات بر خرهای لنگ ** او سوار باد پران چون خدنگ
Padişah kaçarsa tozunu bile kimse bulamaz… Onlar kaçarlarsa padişah, yolarını kesiverir!
گر گریزد کس نیابد گرد شه ** ور گریزند او بگیرد پیش ره
Âlemde bütün anlayışlar, durup dinlenmezler… Meydanda koşup yelme zamanıdır, oturup zevkle içkiye dalma zamanı değil!
جمله ادراکات را آرام نی ** وقت میدانست وقت جام نی
Birinin vehmi, bir doğan gibi uçup geçer, öbürünün vehmini mesafeleri delip geçen ok gibi uçar!
آن یکی وهمی چو بازی میپرد ** وآن دگر چون تیر معبر میدرد
Öbürünün ki yelken açmış gemi gibi gider… Bir başkasınınkiyse her an gerileyip durur!3725
وان دگر چون کشتی با بادبان ** وآن دگر اندر تراجع هر زمان
Bütün bu vehimler, bütün bu anlayış kuşları, uzaktan bir av gördüler mi hep birden saldırırlar.
چون شکاری مینمایدشان ز دور ** جمله حمله میفزایند آن طیور
Av ortadan kayboldu mu şaşırırlar, baykuşlar gibi viranelere dalarlar!
چونک ناپیدا شود حیران شوند ** همچو جغدان سوی هر ویران شوند
O av tekrar nazlana, nazlana salınsın, görünsün diye bir gözünü açıp bir tekini yumarak beklerler.
منتظر چشمی به هم یک چشم باز ** تا که پیدا گردد آن صید به ناز
Av gecikince beklemekten usanır, sıkılırlar da acaba gördüğümüz av mıydı, hayal miydi derler.
چون بماند دیر گویند از ملال ** صید بود آن خود عجب یا خود خیال
Bir an istirahat ederek güçlenip kuvvetlenmeleri daha doğrudur.3730
مصلحت آنست تا یک ساعتی ** قوتی گیرند و زور از راحتی
Eğer gece olmasaydı bütün halk, hırstan, isteklerinin üstüne titremeden kendilerini yakar, helâk ederlerdi.
گر نبودی شب همه خلقان ز آز ** خویشتن را سوختندی ز اهتزاز
Herkes bir şey elde etmek, bir kâr kazanmak hevesiyle bedenini ateşlere atmış, yanıp yakılmıştır.
از هوس وز حرص سود اندوختن ** هر کسی دادی بدن را سوختن
Bir müddet hırslarından kurtulsunlar diye gece, Allah rahmeti gibi zuhur etti.
شب پدید آید چو گنج رحمتی ** تا رهند ازحرص خود یکساعتی
Yolcu, sana da bir sıkıntı, bir gönül darlığı geldi mi alevlenme, meyus olma… Senin için muvafıktır o.
چونک قبضی آیدت ای راهرو ** آن صلاح تست آتش دل مشو
Çünkü ferahlık ve genişlik zamanında varını, yoğunu harcedip duruyorsun demektir. Harcetmeye karşılık bir de gelir lâzım elbet!3735
زآنک در خرجی در آن بسط و گشاد ** خرج را دخلی بباید زاعتداد
Ya mevsimi sürüp gitseydi güneş, bağları, bahçeleri yakar kavururdu.
گر هماره فصل تابستان بدی ** سوزش خورشید در بستان شدی
Nebatları kökünden yakardı, bir daha o yanıp kavrulan şeyler yenilemezdi, yeşerip tazelenmezdi.
منبتش را سوختی از بیخ و بن ** که دگر تازه نگشتی آن کهن
Kışın yüzü ekşidir ama şefkatlidir... yaz gülümser ama yakar, yandırır!
گر ترشرویست آن دی مشفق است ** صیف خندانست اما محرقست
Darlık geldi mi onda genişlik gör de canlan, alnını kırıştırma!
چونک قبض آید تو در وی بسط بین ** تازه باش و چین میفکن در جبین
Çocuklar gülüp dururlar, bilenlerinse yüzü ekşidir. Gam karaciğerden meydana gelir, neşe akciğerden!3740
کودکان خندان و دانایان ترش ** غم جگر را باشد و شادی ز شش
Çocuğun gözü, eşek gibi ahırdadır… Akıllı adamsa gözünü işin sonuna diker.
چشم کودک همچو خر در آخرست ** چشم عاقل در حساب آخرست