- Eğer gece olmasaydı bütün halk, hırstan, isteklerinin üstüne titremeden kendilerini yakar, helâk ederlerdi.
- گر نبودی شب همه خلقان ز آز ** خویشتن را سوختندی ز اهتزاز
- Herkes bir şey elde etmek, bir kâr kazanmak hevesiyle bedenini ateşlere atmış, yanıp yakılmıştır.
- از هوس وز حرص سود اندوختن ** هر کسی دادی بدن را سوختن
- Bir müddet hırslarından kurtulsunlar diye gece, Allah rahmeti gibi zuhur etti.
- شب پدید آید چو گنج رحمتی ** تا رهند ازحرص خود یکساعتی
- Yolcu, sana da bir sıkıntı, bir gönül darlığı geldi mi alevlenme, meyus olma… Senin için muvafıktır o.
- چونک قبضی آیدت ای راهرو ** آن صلاح تست آتش دل مشو
- Çünkü ferahlık ve genişlik zamanında varını, yoğunu harcedip duruyorsun demektir. Harcetmeye karşılık bir de gelir lâzım elbet! 3735
- زآنک در خرجی در آن بسط و گشاد ** خرج را دخلی بباید زاعتداد
- Ya mevsimi sürüp gitseydi güneş, bağları, bahçeleri yakar kavururdu.
- گر هماره فصل تابستان بدی ** سوزش خورشید در بستان شدی
- Nebatları kökünden yakardı, bir daha o yanıp kavrulan şeyler yenilemezdi, yeşerip tazelenmezdi.
- منبتش را سوختی از بیخ و بن ** که دگر تازه نگشتی آن کهن
- Kışın yüzü ekşidir ama şefkatlidir... yaz gülümser ama yakar, yandırır!
- گر ترشرویست آن دی مشفق است ** صیف خندانست اما محرقست
- Darlık geldi mi onda genişlik gör de canlan, alnını kırıştırma!
- چونک قبض آید تو در وی بسط بین ** تازه باش و چین میفکن در جبین
- Çocuklar gülüp dururlar, bilenlerinse yüzü ekşidir. Gam karaciğerden meydana gelir, neşe akciğerden! 3740
- کودکان خندان و دانایان ترش ** غم جگر را باشد و شادی ز شش
- Çocuğun gözü, eşek gibi ahırdadır… Akıllı adamsa gözünü işin sonuna diker.
- چشم کودک همچو خر در آخرست ** چشم عاقل در حساب آخرست
- Akılsız, ahırdaki otu tatlı görür… Akıllı, ahırdaki hayvanın nihayet kasap elinde telef olacağını görür, bilir.
- او در آخر چرب میبیند علف ** وین ز قصاب آخرش بیند تلف
- Şu kasabın verdiği ot yok mu? Acıdır, acı! Kasap o otu bizi semirtmek, tartıda ağır gelmemizi temin etmek için veriyor.
- آن علف تلخست کین قصاب داد ** بهر لحم ما ترازویی نهاد
- Yürü, Allah’ın verdiği hikmet otunu ye! Çünkü Allah, onu ancak cömertliğinden, ihsanından dolayı karşılık istemeksizin vermiştir.
- رو ز حکمت خور علف کان را خدا ** بی غرض دادست از محض عطا
- Allah “Allah’ın verdiği rızıktan yiyin” dedi. Sen, buradaki rızkı ekmek sandın, hikmet olduğunu anlamadın ha! 3745
- فهم نان کردی نه حکمت ای رهی ** زانچ حق گفتت کلوا من رزقه
- Allah’ın verdiği rızık, insan mertebesine göre hikmettir. O rızık sonunda senin boğazında durmaz, seni öldürüp mahvetmez!
- رزق حق حکمت بود در مرتبت ** کان گلوگیرت نباشد عاقبت
- Bu ağzını kapadın mı başka bir ağız açılır… O ağız sır lokmalarını yer, yutar.
- این دهان بستی دهانی باز شد ** کو خورندهی لقمههای راز شد
- Bedenini Şeytan aslanından kurtarabilirsen Allah sofrasında nice nimetler yersin!
- گر ز شیر دیو تن را وابری ** در فطام اوبسی نعمت خوردی
- Ben bu sözü, Türklerin et yemeği gibi yarı pişmiş, yarı ham bir halde anlattım. Sen tamamını Hâkim-i Gaznevî’den duy!
- ترکجوشش شرح کردم نیمخام ** از حکیم غزنوی بشنو تمام
- O gayb hakîmi, o ariflerin övündükleri zat, bunu İlahînâme’de anlatır: 3750
- در الهینامه گوید شرح این ** آن حکیم غیب و فخرالعارفین
- Gam ye de, gam artıranların, seni derde sokanların ekmeğini yeme... çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker!
- غم خور و نان غمافزایان مخور ** زانک عاقل غم خورد کودک شکر
- Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvasıdır. Bu ferah yaradır, o gam merhem.
- قند شادی میوهی باغ غمست ** این فرح زخمست وآن غم مرهمست
- Gamı gördün mü aşkla kucakla… Şam’a Rübve tepesinden bak!
- غم چو بینی در کنارش کش به عشق ** از سر ربوه نظر کن در دمشق
- Akıllı adam, şarabı üzümde görür… Âşık varı yokta bulur.
- عاقل از انگور می بیند همی ** عاشق از معدوم شی بیند همی
- Geçen gün hamallar, sen alma, o yükü ben aslan gibi taşırım diye birbirleriyle savaşıp duruyorlardı. 3755
- جنگ میکردند حمالان پریر ** تو مکش تا من کشم حملش چو شیر