- Başını kopartayım. Fakat bu baş, zahiri kesilmekten, koparılmaktan münezzeh olan baştır.
- سر ببرم لیک این سر آن سریست ** کز بریده گشتن و مردن بریست
- Ancak ezelî maksat, senin teslim olmandır. Ey Müslüman teslim olmayı araman, dinlemen gerek!
- لیک مقصود ازل تسلیم تست ** ای مسلمان بایدت تسلیم جست
- Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
- ای نخود میجوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
- O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
- اندر آن بستان اگر خندیدهای ** تو گل بستان جان و دیدهای
- Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin. 4180
- گر جدا از باغ آب و گل شدی ** لقمه گشتی اندر احیا آمدی
- Gıda ol, kuvvet ol, düşünce ol… Evvelce süttün, şimdi ormanlarda aslan kesil!
- شو غذی و قوت و اندیشهها ** شیر بودی شیر شو در بیشهها
- Vallahi sen, önce onun sıfatlarından ayrıldın da geldin. Tekrar çevikçe acele et, yine onun sıfatların ulaş!
- از صفاتش رستهای والله نخست ** در صفاتش باز رو چالاک و چست
- Buluttan, güneşten, gökten geldin… Yine Allah sıfatları haline döndün mü göklere gidersin.
- ز ابر و خورشید و ز گردون آمدی ** پس شدی اوصاف و گردون بر شدی
- Yağmur ve ışık suretinde geldin, Allah’ın tertemiz sıfatları suretine bürünüp gidiyorsun.
- آمدی در صورت باران و تاب ** میروی اندر صفات مستطاب
- Güneşin, bulutun, yıldızın cüzüydün… Nefis, iş, söz ve düşünceler oldun. 4185
- جزو شید و ابر و انجمها بدی ** نفس و فعل و قول و فکرتها شدی
- Nebatın ölümü, hayvanın varlığı oldu; bu suretle de “Ey güvendiğim, inandığım kişiler, beni öldürün” sözü doğru çıktı.
- هستی حیوان شد از مرگ نبات ** راست آمد اقتلونی یا ثقات
- Mademki ölümden sonra bize böyle bir hayat var, “Şüphe yok ki ölümümde hayat vardır” sözü doğru.
- چون چنین بردیست ما را بعد مات ** راست آمد ان فی قتلی حیات
- İş, söz ve doğruluk, meleğin gıdasıdır. Melek, bunlarla göğe ağar.
- فعل و قول و صدق شد قوت ملک ** تا بدین معراج شد سوی فلک
- Nitekim o yemek de insana gıda olunca cemadat halinden yücelir, o canlı bir hale gelir.
- آنچنان کان طعمه شد قوت بشر ** از جمادی بر شد و شد جانور
- Bunu, adamakıllı, etraflıca anlattık… Başka bir yerde gelecek. 4190
- این سخن را ترجمهی پهناوری ** گفته آید در مقام دیگری
- Kervan, daima göklerden gelmekte, alışverişte bulunup yine göklere gitmekte.
- کاروان دایم ز گردون میرسد ** تا تجارت میکند وا میرود
- Şu halde hırsız gibi acılıkla zorla değil de istekle tatlı tatlı, güzel güzel git!
- پس برو شیرین و خوش با اختیار ** نه بتلخی و کراهت دزدوار
- Seni acılıklardan yıkayıp arıtmak için acı söylüyorum.
- زان حدیث تلخ میگویم ترا ** تا ز تلخیها فرو شویم ترا
- Donmuş, soğuk çalmış üzümü donukluğu gitsin diye soğuk suya atarlar.
- ز آب سرد انگور افسرده رهد ** سردی و افسردگی بیرون نهد
- Seni de acılıklarla gönlün kanlara bulanırsa içindeki bütün acılıklar gider. 4195
- تو ز تلخی چونکه دل پر خون شوی ** پس ز تلخیها همه بیرون روی
- Hayır ve belânın sırrını bilen mümin sabreder
- تمثیل صابر شدن مومن چون بر شر و خیر بلا واقف شود
- Av köpeği olmayan köpeğin boynunda tasma yoktur. Ham ve kaynamamış şey, mutlaka lezzetsizdir.”
- سگ شکاری نیست او را طوق نیست ** خام و ناجوشیده جز بیذوق نیست
- Nohut, bu sözleri duyunca “Mademki iş böyledir hanımcığım, güzel güzel kaynarım, sen de bana yardım et ama.
- گفت نخود چون چنینست ای ستی ** خوش بجوشم یاریم ده راستی
- Sen, bu kaynatmada beni yapıp yoğuran bir mimara benziyorsun. Vur bana kepçeyle… Ne de güzel vuruyorsun.
- تو درین جوشش چو معمار منی ** کفچلیزم زن که بس خوش میزنی
- Ben fil gibiyim, vur başıma, yarala beni… Vur, yarala da Hindistan’ı, Hindistan bahçelerini görmeyeyim.
- همچو پیلم بر سرم زن زخم و داغ ** تا نبینم خواب هندستان و باغ
- Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım! 4200
- تا که خود را در دهم در جوش من ** تا رهی یابم در آن آغوش من