- Bu ırmakta su var, bunu duydun ya… Köre, taklitle iş yapmak gerek!
- چون شنیدی کاندرین جو آب هست ** کور را تقلید باید کار بست
- Suyu sayıklayıp duran testini ırmağa daldır… Daldırınca ağırlaştığını anlarsın… 4305
- جو فرو بر مشک آباندیش را ** تا گران بینی تو مشک خویش را
- Anlarsın da su olduğuna inanırsın, gönlün o zaman bu kuru taklitten kurtulur.
- چون گران دیدی شوی تو مستدل ** رست از تقلید خشک آنگاه دل
- Kör, ırmak suyunu açıkça göremez ama testinin ağırlaştığını anlayınca su olduğunu bilir.
- گر نبیند کور آب جو عیان ** لیک داند چون سبو بیند گران
- Çünkü testi önce hafifti, ırmağa daldırılınca ağırlaştı, içi hayli suyla doldu.
- که ز جو اندر سبو آبی برفت ** کین سبک بود و گران شد ز آب و زفت
- Evvelce her yel beni kapıp beni götürürdü, fakat şimdi ağırlaştım” beni yel kapamaz artık.
- زانک هر بادی مرا در میربود ** باد مینربایدم ثقلم فزود
- Akılsız kişileri her türlü yel kapıp gider. Çünkü onların kuvvetleri sağlam değildir. 4310
- مر سفیهان را رباید هر هوا ** زانک نبودشان گرانی قوی
- Kötü ve hayırsız adam, lengersiz gemidir; ne demir atmıştır, ne bir yere bağlıdır; deli rüzgârlardan kurtulamaz ki.
- کشتی بیلنگر آمد مرد شر ** که ز باد کژ نیابد او حذر
- Akıllıya emniyet ve huzur veren akıl lengeridir… Akıllılardan bir lenger dilen!
- لنگر عقلست عاقل را امان ** لنگری در یوزه کن از عاقلان
- İnsan, o cömertlik denizinin inci hazinesinden akıl, fikir kazanırsa
- او مددهای خرد چون در ربود ** از خزینه در آن دریای جود
- Bunların yardımıyla gönlü marifetler elde eder, gönüllükten çıkar, yücelir… Gözleri de nurlanır.
- زین چنین امداد دل پر فن شود ** بجهد از دل چشم هم روشن شود
- Çünkü nur, gönülden doğar da bu göze vurur. Gönül olmasa gözün hiç bir şey göremez. 4315
- زانک نور از دل برین دیده نشست ** تا چو دل شد دیدهی تو عاطلست
- Gönül, akıl nurlarıyla nurlanırsa o nurlardan göze de bir pay verir.
- دل چو بر انوار عقلی نیز زد ** زان نصیبی هم بدو دیده دهد
- Bil ki gökten inen mübarek su, gönüllere gelen vahiydir, dillere gelen doğru sözlülüktür.
- پس بدان کاب مبارک ز آسمان ** وحی دلها باشد و صدق بیان
- Biz de tay gibi ırmaktan su içelim de bizi kınayan vesveseciye bakmayalım, aldırış etmeyelim.
- ما چو آن کره هم آب جو خوریم ** سوی آن وسواس طاعن ننگریم
- Peygamberlerin izini izliyorsan yola düş, halkın bütün kınamalarını hava say!
- پیرو پیغمبرانی ره سپر ** طعنهی خلقان همه بادی شمر
- Yol aşan, menzil alan yol erleri ne vakit köpeklerin havlamasına kulak astılar? 4320
- آن خداوندان که ره طی کردهاند ** گوش فا بانگ سگان کی کردهاند
- Konuk öldüren mescit hikâyesinin sonu
- بقیهی ذکر آن مهمان مسجد مهمانکش
- O tertemiz aslan adama mescitte neler göründü? Sen onu söyle yine!
- باز گو کان پاکباز شیرمرد ** اندر آن مسجد چه بنمودش چه کرد
- Mescitte, suya gark olmuş adam nasıl uyursa öyle uyudu.
- خفت در مسجد خود او را خواب کو ** مرد غرقه گشته چون خسپد بجو
- Gam denizine batmış âşıkların uykusu, daima kuş ve balık uykusudur.
- خواب مرغ و ماهیان باشد همی ** عاشقان را زیر غرقاب غمی
- Gece yarısı korkunç bir sestir geldi: Ey kendisine fayda dileyen, geleyim mi, geleyim mi?
- نیمشب آواز با هولی رسید ** کایم آیم بر سرت ای مستفید
- Bu şiddetli ses tam beş kere geldi, korkudan adamın yüreği çatlıyor, paramparça oluyordu. 4325
- پنج کرت این چنین آواز سخت ** میرسید و دل همیشد لختلخت
- “Onları atlı, yaya askerlerinle çağır” ayetinin tefsiri
- تفسیر آیت واجلب علیهم بخیلک و رجلک
- Sen de din yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı kurarsın ama şeytan, içinden seslenir:
- تو چو عزم دین کنی با اجتهاد ** دیو بانگت بر زند اندر نهاد
- “A sapık, o yola gitme, eziyetlere düşer, yoksul olur, kalırsın.
- که مرو زان سو بیندیش ای غوی ** که اسیر رنج و درویشی شوی
- Dostlarından ayrı düşer, hor hakir bir hale gelir, pişman olursun!”
- بینوا گردی ز یاران وابری ** خوار گردی و پشیمانی خوری