English    Türkçe    فارسی   

4
1123-1147

  • Kömürün karalığı ateşte gizlenir... Ateş söndü mü karalık meydana çıkar!
  • آن سیاهی فحم در آتش نهان ** چونک آتش شد سیاهی شد عیان
  • Kömür, senin hırsından ateş haline geldi, ateş halinde göründü... Fakat hırs geçti mi o kömür, kapkara, berbat bir halde kala kalır!
  • اخگر از حرص تو شد فحم سیاه ** حرص چون شد ماند آن فحم تباه
  • O zaman kömürün ateş gibi görünmesi, işin güzelliğinden değildi, hırs ateşindendi! 1125
  • آن زمان آن فحم اخگر می‌نمود ** آن نه حسن کار نار حرص بود
  • Hırs, senin işini gücünü bezemişti... Hırs gidince işin gücün kapkara kalakaldı!
  • حرص کارت را بیاراییده بود ** حرص رفت و ماند کار تو کبود
  • Şeytan’ın bezediği ekşi otu aptal adam, olmuş ve iti sanır.
  • غوله‌ای را که بر آرایید غول ** پخته پندارد کسی که هست گول
  • Fakat denedi mi ne olduğunu anlar, dişleri kamaşır kalır!
  • آزمایش چون نماید جان او ** کند گردد ز آزمون دندان او
  • Heves yüzünden o tuzak tane görünmededir... O esasen hamdır, fakat hırs şeytanın aksi onu güzel gösterir.
  • از هوس آن دام دانه می‌نمود ** عکس غول حرص و آن خود خام بود
  • Hırsı din işinde ve hayırda ara; din ve hayır işinde haris ol. Bu işler, zaten güzeldir... Hırsın geçse bile güzel görünür! 1130
  • حرص اندر کار دین و خیر جو ** چون نماند حرص باشد نغزرو
  • Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
  • خیرها نغزند نه از عکس غیر ** تاب حرص ار رفت ماند تاب خیر
  • Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
  • تاب حرص از کار دنیا چون برفت ** فحم باشد مانده از اخگر بتفت
  • Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
  • کودکان را حرص می‌آرد غرار ** تا شوند از ذوق دل دامن‌سوار
  • Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
  • چون ز کودک رفت آن حرص بدش ** بر دگر اطفال خنده آیدش
  • Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar. 1135
  • که چه می‌کردم چه می‌دیدم درین ** خل ز عکس حرص بنمود انگبین
  • Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.
  • آن بنای انبیا بی حرص بود ** زان چنان پیوسته رونقها فزود
  • Ulular nice mescitler yaptılar... Fakat hiçbirinin adı Mescid-i Aksâ değildi.
  • ای بسا مسجد بر آورده کرام ** لیک نبود مسجد اقصاش نام
  • Her an şerefi artan Kâbe’nin yüceliği, İbrahim’in ihlaslarındandı!
  • کعبه را که هر دمی عزی فزود ** آن ز اخلاصات ابراهیم بود
  • O mescidin fazileti, toprağından, taşından değildi... Yapıcısında hırs ve savaş yoktu da ondan!
  • فضل آن مسجد خاک و سنگ نیست ** لیک در بناش حرص و جنگ نیست
  • Ne onların kitapları, başkalarının kitaplarına benzer... Ne mescitleri, başkalarının mescitlerine, ne alışverişleri, malları mülkleri, başkalarının alışverişine, malına mülküne! 1140
  • نه کتبشان مثل کتب دیگران ** نی مساجدشان نی کسب وخان و مان
  • Ne edepleri başkalarının edepleri gibidir. Ne hiddetleri, azapları başkalarının hiddeti, azabı gibidir. Uykuları da başkadır, kıyasları da, sözleri de!
  • نه ادبشان نه غضبشان نه نکال ** نه نعاس و نه قیاس و نه مقال
  • Her birerinin başka bir nuru, feri var... Can kuşları uçar ama başka bir kanatla uçar!
  • هر یکیشان را یکی فری دگر ** مرغ جانشان طایر از پری دگر
  • Gönül, onların halini andıkça titrer durur... Onların işleri, bizim işlerimize kıbledir!
  • دل همی لرزد ز ذکر حالشان ** قبله‌ی افعال ما افعالشان
  • Onların kuşlarının yumurtası altındandır... Camları, gece yarısı, seher çağını görür!
  • مرغشان را بیضه‌ها زرین بدست ** نیم‌شب جانشان سحرگه بین شدست
  • O kavmin iyiliğini canla başla ne kadar söylersen söyleyeyim, noksan söylemiş olur; onları noksan övmüş olurum! 1145
  • هر چه گویم من به جان نیکوی قوم ** نقص گفتم گشته ناقص‌گوی قوم
  • Ey ulular, Mescid-i Aksâ yapın; çünkü Süleyman yine geldi vesselam!
  • مسجد اقصی بسازید ای کرام ** که سلیمان باز آمد والسلام
  • Bu devlerden, perilerden baş çeken olursa, bütün melekler, onları tutar, bağlar, tomruğa vurur!
  • ور ازین دیوان و پریان سر کشند ** جمله را املاک در چنبر کشند