English    Türkçe    فارسی   

4
2197-2221

  • Aklı yoktur ki dirilikten dem vursun, yarım aklı bile yoktur ki ölsün, kendisini ölü bilsin.
  • نیست عقلش تا دم زنده زند ** نیم‌عقلی نه که خود مرده کند
  • O akıllıya karşı tam bir ölü hale gelsin de kendisini aşağılık yerden dama yüceltsin!
  • مرده‌ی آن عاقل آید او تمام ** تا برآید از نشیب خود به بام
  • Tam aklın yoksa kendini ölü hale getir... Sözü diri bir akıllıya sığın.
  • عقل کامل نیست خود را مرده کن ** در پناه عاقلی زنده‌سخن
  • Böyle olmayan adam diri değildir ki İsa’ya hemdem olsun... Ölü değildir ki İsa’nın ölüleri dirilten nefesine mazhar olsun. 2200
  • زنده نی تا همدم عیسی بود ** مرده نی تا دمگه عیسی شود
  • Kör canı her yana adım atar, sıçrar durur ama bir türlü kurtulamaz.
  • جان کورش گام هر سو می‌نهد ** عاقبت نجهد ولی بر می‌جهد
  • Gölcük, gölcükte balık avlayanlar, birisi akıllı, öbürü yarı akıllı, üçüncüsü de mağrur, aptal, gafil ve değersiz üç balıkla akıbetleri
  • قصه‌ی آن آبگیر و صیادان و آن سه ماهی یکی عاقل و یکی نیم عاقل وان دگر مغرور و ابله مغفل لاشی و عاقبت هر سه
  • A inatçı, bu, içinde üç büyük balık bulunan gölcüğün hikâyesine benzer.
  • قصه‌ی آن آبگیرست ای عنود ** که درو سه ماهی اشگرف بود
  • “Kelile” de okumuşsundur ama o kabuktan ibarettir, bu anlatışımızsa canın ta içidir.
  • در کلیله خوانده باشی لیک آن ** قشر قصه باشد و این مغز جان
  • Birkaç balıkçı, o gölcüğün yanından geçtiler, o balıkları gördüler.
  • چند صیادی سوی آن آبگیر ** برگذشتند و بدیدند آن ضمیر
  • Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar bunu anladılar... 2205
  • پس شتابیدند تا دام آورند ** ماهیان واقف شدند و هوشمند
  • İçlerinden akıllı olan yola düştü; hiç de gidilmesi istenmeyen o güç yola yürüdü.
  • آنک عاقل بود عزم راه کرد ** عزم راه مشکل ناخواه کرد
  • Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler.
  • گفت با اینها ندارم مشورت ** که یقین سستم کنند از مقدرت
  • Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder.
  • مهر زاد و بوم بر جانشان تند ** کاهلی و جهلشان بر من زند
  • Danışmak için bir iyi ve diri kişi lâzım ki seni de diriltsin, fakat nerede öyle bir diri?
  • مشورت را زنده‌ای باید نکو ** که ترا زنده کند وان زنده کو
  • Ey yolcu yolcuyla danış, kadınla değil... Çünkü kadının reyi seni topal eder. 2210
  • ای مسافر با مسافر رای زن ** زانک پایت لنگ دارد رای زن
  • Vatan sevgisinden dem vurma; durma, yürü... Vatan oradadır, burada değil canım efendim!
  • از دم حب الوطن بگذر مه‌ایست ** که وطن آن سوست جان این سوی نیست
  • Vatan istiyorsan ırmağın o tarafına geç... Bu doğru hadisi eğri ve yanlış okuma!
  • گر وطن خواهی گذر آن سوی شط ** این حدیث راست را کم خوان غلط
  • Abdest alanın yıkadığı uzuvlarda dua okunmasının sırrı
  • سر خواندن وضو کننده اوراد وضو را
  • Hadiste abdest alınırken yıkanan her uzuv için ayrı dua rivayet edilmiştir.
  • در وضو هر عضو را وردی جدا ** آمدست اندر خبر بهر دعا
  • Burnunu yıkar, burnuna su çekerken gani Allahtan cennet kokusu iste.
  • چونک استنشاق بینی می‌کنی ** بوی جنت خواه از رب غنی
  • İste de bu koku, seni cennete çeksin götürsün... Gül kokusu gül bahçesinin delilidir. 2215
  • تا ترا آن بو کشد سوی جنان ** بوی گل باشد دلیل گلبنان
  • Abdest bozduktan sonra yıkanırken de okunacak virt edilecek dua şudur: Yarabbi sen beni bu pislikten arıt.
  • چونک استنجا کنی ورد و سخن ** این بود یا رب تو زینم پاک کن
  • Benim elin buraya yetişti, burasını yıkadı... Elim canımı yıkamada gevşek.
  • دست من اینجا رسید این را بشست ** دستم اندر شستن جانست سست
  • Adam olmayanların canları, ihsanınla adam olmuştur... Canlara erişen, senin lütuf ve kerem elindir.
  • ای ز تو کس گشته جان ناکسان ** دست فضل تست در جانها رسان
  • Ben aşağılık bir kişiyim... Buna kudretim yetişti. Ey kerem sahibi Allah, arıtmaya kudretim olmayan iç pisliğimi de sen temizle!
  • حد من این بود کردم من لیم ** زان سوی حد را نقی کن ای کریم
  • Rabbim ben pislikten derimi yıkadım, arıttım... İçimi de hâdiselerden sen yıka, arıt! 2220
  • از حدث شستم خدایا پوست را ** از حوادث تو بشو این دوست را
  • Birisinin abdest bozduktan sonra yıkanırken, temizlenirken okunacak olan “Allah’ım, beni tövbe edenlerden ve iyice temizlenenlerden et” duasını okuyacak yerde abdest alırken buruna su verildiği sırada okunan “Allah’ım sen bana cennet kokusunu koklat” duasını okuması ve duyan bir azizin dayanamaması
  • شخصی به وقت استنجا می‌گفت اللهم ارحنی رائحة الجنه به جای آنک اللهم اجعلنی من التوابین واجعلنی من المتطهرین کی ورد استنجاست و ورد استنجا را به وقت استنشاق می‌گفت عزیزی بشنید و این را طاقت نداشت
  • Birisi abdest bozduktan sonra temizlerken “Yarabbi, beni cennet kokusu ile eş et” diye dua etti.
  • آن یکی در وقت استنجا بگفت ** که مرا با بوی جنت دار جفت