English    Türkçe    فارسی   

4
3412-3436

  • Kötü huy zaten senin aslında yoktu... aslı kötü olandan inattan, kötülükten başka bir şey gelmez.
  • خوی بد در ذات تو اصلی نبود ** کز بد اصلی نیاید جز جحود
  • Fakat aslında kötülük olmayan ve iğreti olarak kötü huylara sahip olan, kötülüğünü ikrar eder, tövbe etmeyi diler.
  • آن بد عاریتی باشد که او ** آرد اقرار و شود او توبه‌جو
  • Âdem peygamber gibi. Onun işlediği o pek ehemmiyetsiz suç da iğretiydi de derhal tövbe etti.
  • هم‌چو آدم زلتش عاریه بود ** لاجرم اندر زمان توبه نمود
  • Fakat İblisin suçu, asli olduğundan canım tövbeye yol yoktu ona. 3415
  • چونک اصلی بود جرم آن بلیس ** ره نبودش جانب توبه‌ی نفیس
  • Yürü, kendinden de kurtuldun, kötü huydan da, cehennem alevinden de halâs oldun, yırtıcı hayvanların dişlerinden de!
  • رو که رستی از خود و از خوی بد ** واز زبانه‌ی نار و از دندان دد
  • Yürü, şimdicik devleti elde ettin, kendini ebedi bir kutluluğa attın.
  • رو که اکنون دست در دولت زدی ** در فکندی خود به بخت سرمدی
  • “Kullarımın arasına katıl” devletine eriştin, “Cennetime gir” kumaşını dokudun!
  • ادخلی تو فی عبادی یافتی ** ادخلی فی جنتی در بافتی
  • Kulları arasına girmeye yol buldun, gizli bir yolda ebedi cennete sokuldun.
  • در عبادش راه کردی خویش را ** رفتی اندر خلد از راه خفا
  • “Bize doğru yolu göster” dedin; doğru yolda elini tuttu seni ta cennete kadar götürdü. 3420
  • اهدنا گفتی صراط مستقیم ** دست تو بگرفت و بردت تا نعیم
  • Ey aziz kişi, ateştin, nur oldun... koruktun yaş ve kuru üzüm oldun.
  • نار بودی نور گشتی ای عزیز ** غوره بودی گشتی انگور و مویز
  • Tanrı doğrusunu daha iyi bilir ya, yıldızdın güneş kesildin...neşelen artık!
  • اختری بودی شدی تو آفتاب ** شاد باشد الله اعلم بالصواب
  • Ey Hak ziyası Hüsamettin, balını tut, süt havuzuna at da,
  • ای ضیاء الحق حسام‌الدین بگیر ** شهد خویش اندر فکن در حوض شیر
  • O süt, bozulmadan kurtulsun... lezzet denizinde lezzeti büsbütün fazlalaşsın.
  • تا رهد آن شیر از تغییر طعم ** یابد از بحر مزه تکثیر طعم
  • Elest denizinde ulaşsın. Deniz oldu mu her türlü bozulmadan kurtuldu demektir. 3425
  • متصل گردد بدان بحر الست ** چونک شد دریا ز هر تغییر رست
  • Süt, bal denizine akacak bir yol bulursa da artık hiçbir âfete uğramaz, ekşiyip kesilmez.
  • منفذی یابد در آن بحر عسل ** آفتی را نبود اندر وی عمل
  • Ey Tanrı aslanı, aslancasına bir kükre de o kükreyiş ta yedinci göğe çıksın!
  • غره‌ای کن شیروار ای شیر حق ** تا رود آن غره بر هفتم طبق
  • Fakat usanmış bıkmış canın ne haberi olur ki? Fare, aslan kükreyişini ne bilsin?
  • چه خبر جان ملول سیر را ** کی شناسد موش غره‌ی شیر را
  • Gönlü deniz gibi engin ve yaradılışı iyi olanların istifadesi için ahvalini altın suyu ile yaz!
  • برنویس احولا خود با آب زر ** بهر هر دریادلی نیکوگهر
  • Bu cana canlar katan söz, Nil suyudur... Yarabbi sen onu Kipti’nin gözüne kan göster! 3430
  • آب نیلست این حدیث جان‌فزا ** یا ربش در چشم قبطی خون نما
  • Kıpti’nin, Beni İsrail kabîlelerinden birine mensup olan bir adama “Dostluk ve kardeşlik hatırı için kendi niyetine Nil’den bir testi doldur,dudağıma dayada içeyim.Çünkü siz İsrailoğulları,kaplarınızı kendiniz için doldurdunuz mu arı duru su oluyor,biz Kıpti’ler doldurduk mu kan kesiliyor”diye yalvarması
  • لابه کردن قبطی سبطی را کی یک سبو بنیت خویش از نیل پر کن و بر لب من نه تا بخورم به حق دوستی و برادری کی سبو کی شما سبطیان بهر خود پر می‌کنید از نیل آب صاف است و سبوکی ما قبطیان پر می‌کنیم خون صاف است
  • Duydum ki bir kıpti, susuzluktan bunalıp İsrail oğullarının birisinin evine geldi;
  • من شنیدم که در آمد قبطیی ** از عطش اندر وثاق سبطیی
  • Dedi ki: Seninle dostum, arkadaşım... bugün de bir hacetim var, senden istemeye geldim.
  • گفت هستم یار و خویشاوند تو ** گشته‌ام امروز حاجتمند تو
  • Çünkü Musa büyücülük, afsunculuk etti... nihayet Nilin suyu bize kan kesildi.
  • زانک موسی جادوی کرد و فسون ** تا که آب نیل ما را کرد خون
  • İsrail oğulları alınca duru su oluyor, içiyorlar... halbuki Kıpti’nin gözü bağlanmış, ona kan oluyor.
  • سبطیان زو آب صافی می‌خورند ** پیش قبطی خون شد آب از چشم‌بند
  • Kıpti kavmi işte buracıkta susuzluktan ölüp gidiyor. Bu, ya bahtsızlığından, ya kendi kötülüğünden! 3435
  • قبط اینک می‌مرند از تشنگی ** از پی ادبار خود یا بدرگی
  • Kendin için bir tas su doldur da bu eski dost suyundan içsin senin!
  • بهر خود یک طاس را پر آب کن ** تا خورد از آبت این یار کهن