English    Türkçe    فارسی   

4
3420-3444

  • “Bize doğru yolu göster” dedin; doğru yolda elini tuttu seni ta cennete kadar götürdü. 3420
  • اهدنا گفتی صراط مستقیم ** دست تو بگرفت و بردت تا نعیم
  • Ey aziz kişi, ateştin, nur oldun... koruktun yaş ve kuru üzüm oldun.
  • نار بودی نور گشتی ای عزیز ** غوره بودی گشتی انگور و مویز
  • Tanrı doğrusunu daha iyi bilir ya, yıldızdın güneş kesildin...neşelen artık!
  • اختری بودی شدی تو آفتاب ** شاد باشد الله اعلم بالصواب
  • Ey Hak ziyası Hüsamettin, balını tut, süt havuzuna at da,
  • ای ضیاء الحق حسام‌الدین بگیر ** شهد خویش اندر فکن در حوض شیر
  • O süt, bozulmadan kurtulsun... lezzet denizinde lezzeti büsbütün fazlalaşsın.
  • تا رهد آن شیر از تغییر طعم ** یابد از بحر مزه تکثیر طعم
  • Elest denizinde ulaşsın. Deniz oldu mu her türlü bozulmadan kurtuldu demektir. 3425
  • متصل گردد بدان بحر الست ** چونک شد دریا ز هر تغییر رست
  • Süt, bal denizine akacak bir yol bulursa da artık hiçbir âfete uğramaz, ekşiyip kesilmez.
  • منفذی یابد در آن بحر عسل ** آفتی را نبود اندر وی عمل
  • Ey Tanrı aslanı, aslancasına bir kükre de o kükreyiş ta yedinci göğe çıksın!
  • غره‌ای کن شیروار ای شیر حق ** تا رود آن غره بر هفتم طبق
  • Fakat usanmış bıkmış canın ne haberi olur ki? Fare, aslan kükreyişini ne bilsin?
  • چه خبر جان ملول سیر را ** کی شناسد موش غره‌ی شیر را
  • Gönlü deniz gibi engin ve yaradılışı iyi olanların istifadesi için ahvalini altın suyu ile yaz!
  • برنویس احولا خود با آب زر ** بهر هر دریادلی نیکوگهر
  • Bu cana canlar katan söz, Nil suyudur... Yarabbi sen onu Kipti’nin gözüne kan göster! 3430
  • آب نیلست این حدیث جان‌فزا ** یا ربش در چشم قبطی خون نما
  • Kıpti’nin, Beni İsrail kabîlelerinden birine mensup olan bir adama “Dostluk ve kardeşlik hatırı için kendi niyetine Nil’den bir testi doldur,dudağıma dayada içeyim.Çünkü siz İsrailoğulları,kaplarınızı kendiniz için doldurdunuz mu arı duru su oluyor,biz Kıpti’ler doldurduk mu kan kesiliyor”diye yalvarması
  • لابه کردن قبطی سبطی را کی یک سبو بنیت خویش از نیل پر کن و بر لب من نه تا بخورم به حق دوستی و برادری کی سبو کی شما سبطیان بهر خود پر می‌کنید از نیل آب صاف است و سبوکی ما قبطیان پر می‌کنیم خون صاف است
  • Duydum ki bir kıpti, susuzluktan bunalıp İsrail oğullarının birisinin evine geldi;
  • من شنیدم که در آمد قبطیی ** از عطش اندر وثاق سبطیی
  • Dedi ki: Seninle dostum, arkadaşım... bugün de bir hacetim var, senden istemeye geldim.
  • گفت هستم یار و خویشاوند تو ** گشته‌ام امروز حاجتمند تو
  • Çünkü Musa büyücülük, afsunculuk etti... nihayet Nilin suyu bize kan kesildi.
  • زانک موسی جادوی کرد و فسون ** تا که آب نیل ما را کرد خون
  • İsrail oğulları alınca duru su oluyor, içiyorlar... halbuki Kıpti’nin gözü bağlanmış, ona kan oluyor.
  • سبطیان زو آب صافی می‌خورند ** پیش قبطی خون شد آب از چشم‌بند
  • Kıpti kavmi işte buracıkta susuzluktan ölüp gidiyor. Bu, ya bahtsızlığından, ya kendi kötülüğünden! 3435
  • قبط اینک می‌مرند از تشنگی ** از پی ادبار خود یا بدرگی
  • Kendin için bir tas su doldur da bu eski dost suyundan içsin senin!
  • بهر خود یک طاس را پر آب کن ** تا خورد از آبت این یار کهن
  • Çünkü o, kendin için doldursan kan olmaz temiz ve duru su olur!
  • چون برای خود کنی آن طاس پر ** خون نباشد آب باشد پاک و حر
  • Ben de sana tâbi olarak su içmiş olayım... tâbi olan kişi, tâbi olduğu kişinin lûtfuyle dertten kurtulur.
  • من طفیل تو بنوشم آب هم ** که طفیلی در تبع به جهد ز غم
  • İsrail oğlu peki canım efendim dedi... sana bir hizmet edeyim, istediğini yapayım a gözümün nuru!
  • گفت ای جان و جهان خدمت کنم ** پاس دارم ای دو چشم روشنم
  • Senin muradına gideyim, seni sevindireyim... kulun, kölen olayım da hürlük edeyim! 3440
  • بر مراد تو روم شادی کنم ** بنده‌ی تو باشم آزادی کنم
  • Tası Nil’den doldurdu, ağzına dayadı, yarısını içti.
  • طاس را از نیل او پر آب کرد ** بر دهان بنهاد و نیمی را بخورد
  • Sonra tası su isteyene doğru eğdi, sen de iç dedi... su derhal kara kan kesildi.
  • طاس را کژ کرد سوی آب‌خواه ** که بخور تو هم شد آن خون سیاه
  • Tekrar kendi tarafına eğdi, kan su oldu... Kıpti kızdı alevlendi.
  • باز ازین سو کرد کژ خون آب شد ** قبطی اندر خشم و اندر تاب شد
  • Bir müddet oturdu... hiddeti geçince dedi ki: Ey ulu kılıç,
  • ساعتی بنشست تا خشمش برفت ** بعد از آن گفتش کای صمصام زفت