English    Türkçe    فارسی   

5
1914-1938

  • O ister Arapça söylesin ister Farsça. Nerede bir kulak nerede bir akıl ki o sözleri anlasın.
  • گر بتازی گوید او ور پارسی  ** گوش و هوشی کو که در فهمش رسی 
  • Onun şarabı, her aklın harcı değil. Onun küpesi her kulağın oyuncağı değil. 1915
  • باده‌ی او درخور هر هوش نیست  ** حلقه‌ی او سخره‌ی هر گوش نیست 
  • Bir kere daha delicesine geldim işte. Yürü, yürü ey can, çabuk bir zincir getir.
  • باز دیگر آمدم دیوانه‌وار  ** رو رو ای جان زود زنجیری بیار 
  • Fakat sevgilimin zülfünden başka iki yüz tane zincir olsa kırarım ha.
  • غیر آن زنجیر زلف دلبرم  ** گر دو صد زنجیر آری بردرم 
  • "İnsana bak, neden yaratıldı", hükmünce çarık ve kürke bakmanın sebebi
  • حکمت نظر کردن در چارق و پوستین کی فلینظر الانسان مم خلق 
  • Yine Eyaz’ın aşk hikayesine dön. Çünkü o hikaye sırlarla dopdolu bir hazinedir.
  • بازگردان قصه‌ی عشق ایاز  ** که آن یکی گنجیست مالامال راز 
  • Her gün o güzelim odaya çarığını postunu görmeye giderdi.
  • می‌رود هر روز در حجره‌ی برین  ** تا ببیند چارقی با پوستین 
  • Çünkü varlık, insanı adamakıllı sarhoş eder, aklını başından alır, utancını gönlünden. 1920
  • زانک هستی سخت مستی آورد  ** عقل از سر شرم از دل می‌برد 
  • Önce gelenlerden nice yüz binlerce taifeyi varlık sarhoşluğu, bu geçitte yere yıktı.
  • صد هزاران قرن پیشین را همین  ** مستی هستی بزد ره زین کمین 
  • İblis de neden Adem benden üstün olsun ki deyip Azazil kesildi.
  • شد عزرائیلی ازین مستی بلیس  ** که چرا آدم شود بر من رئیس 
  • Ben hem hocayım hem hoca oğlu. Yüz binlerce hünere kabiliyetim var, her şeyi yapabilirim.
  • خواجه‌ام من نیز و خواجه‌زاده‌ام  ** صد هنر را قابل و آماده‌ام 
  • Hüner ve marifette kimseden aşağı değilim ki hizmet etmek üzere düşmanın önünde ayak üstü durayım.
  • در هنر من از کسی کم نیستم  ** تا به خدمت پیش دشمن بیستم 
  • Ben ateşten doğdum, o balçıktan. Ateşe karşı balçığın ne değeri vardır ki? 1925
  • من ز آتش زاده‌ام او از وحل  ** پیش آتش مر وحل را چه محل 
  • Ben alemin en ulusu, zamanın övünülecek kişisiyken o vakit o neredeydi? dedi.
  • او کجا بود اندر آن دوری که من  ** صدر عالم بودم و فخر زمن 
  • "Tanrı,cinleri ateşin dumansız alevinden yarattı" dendiği gibi yine ulu Tanrı İblis hakkında "Şüphe yok ki o, cin tayfasındandı, rabbinin buyruğundan çıktı" buyurmuştur.
  • خلق الجان من مارج من نار و قوله تعالی فی حق ابلیس انه کان من الجن ففسق 
  • Şeytanın can ateşi alevlenmede. O bir ateştir ki aslı gibi. “Çocuk babasının sırrıdır” denmiştir.
  • شعله می‌زد آتش جان سفیه  ** که آتشی بود الولد سر ابیه 
  • Hayır yanlış söyledim. O ateş Tanrı kahrıdır. Bu hususta bir sebep göstermeye ne hacet?
  • نه غلط گفتم که بد قهر خدا  ** علتی را پیش آوردن چرا 
  • Sebepsiz ve sebeplerle hiçbir münasebeti olmayan bir iş, ezelden beri daima olagelmektedir
  • کار بی‌علت مبرا از علل  ** مستمر و مستقرست از ازل 
  • Onun sebepsiz ve illetsiz pak sanatına, ne sonradan yaratılan bir şeyin sebebi sığar, ne de sonradan yaratılan bir şey. 1930
  • در کمال صنع پاک مستحث  ** علت حادث چه گنجد یا حدث 
  • Baba sırrı da ne oluyor? Babamız onun yaratışı. Yaradılış içtir, babaysa deriye benzer bir suret.
  • سر آب چه بود آب ما صنع اوست  ** صنع مغزست و آب صورت چو پوست 
  • Bil ki ey aşk fındığı, dostun aşktır. Canını iç haline getirmek ister de derini yırtar, döker.
  • عشق دان ای فندق تن دوستت  ** جانت جوید مغز و کوبد پوستت 
  • Sevgilisi deri olan kişinin derisini Tanrı, her an değiştirir durur.
  • دوزخی که پوست باشد دوستش  ** داد بدلنا جلودا پوستش 
  • Manen için, Ateşe hakimdir. Fakat kabukların, Ateşe ancak odun olabilir.
  • معنی و مغزت بر آتش حاکمست  ** لیک آتش را قشورت هیزمست 
  • Ateşin kudreti, içinde su olan tahta testinin dışındadır. 1935
  • کوزه‌ی چوبین که در وی آب جوست  ** قدرت آتش همه بر ظرف اوست 
  • İnsanın sırrı ateşten üstündür. Hiç cehennemin maliki ateşte helak olur mu?
  • معنی انسان بر آتش مالکست  ** مالک دوزخ درو کی هالکست 
  • Şu halde sen, bedenini çoğaltma, mananın fazla olmasına bak ki Malik gibi ateşten üstün olasın.
  • پس میفزا تو بدن معنی فزا  ** تا چو مالک باشی آتش را کیا 
  • Halbuki sen deri üstüne deriye bürünüyor, derilere bürünmüş bir kurda dönüyorsun.
  • پوستها بر پوست می‌افزوده‌ای  ** لاجرم چون پوست اندر دوده‌ای